26 Eylül 2010 Pazar

Alışkanlıklar...

Meğer bir günce tutmak da bir alışkanlıkmış, ve pek çok diğer alışkanlık gibi düzenli yapılmayınca unutulmaya yüz tutabiliyormuş. En azından haftada bir kez yazmak istiyor, ama hep erteliyorum. Bari bu aralar boş kalınca nelere vaktimi harcadığımla ilgili birkaç not düşerek, yazmaya tekrar ısınmaya çalışayım.
Öncelikle senelerdir yolumun kesişmediği bir zaman öldürücüye bulaştım; bilgisayar oyunu. Hayatımda bırakamadığım çok az oyun olmuştur, aklıma ilk Amiga zamanlarından Eye of the Beholder ve üniversite yıllarımdaki Might and Magic deliliği geliyor, tehlikeli şekilde bağımlılık yapan FRP'lerdi. Yine aynı tarz bir oyuna geçenlerde kendimi kaptırdım; Dragon Age.
Gerçekten çok keyif alarak oynuyordum ama fark ettim ki ne kadar oynarsam oynayayım hikaye hiç bitmeye yüz tutmuyor, ve gerçekten bağımlılık yapıyor, gece kapatıp yatağa gitmeyi dahi başaramıyorum, dolayısıyla birkaç gün önce, tam bir zombiye dönüşmeden, kendimi bir irade sınamasından geçirerek oyunu yarıda (artık yarı mıdır, başı mıdır, sonu mudur bilemiyorum) bıraktım. Tabii nüksetme riski var, bu riski azaltmak için bir an önce film izleme alışkanlığımı geri kazanmak istiyorum, aylardır neredeyse hiç film izlemedim, meğer film izlemek de bir alışkanlıkmış, onu da aradan geçen zaman zarfında yitirmişim. Şimdi kendimi sinefil disiplinine zorlamak yerine çok keyif aldığım dizilerle yumuşak geçiş yapmaya hazırlanıyorum.
Yaz dizilerimiz "Mad Men"'i ve "Entourage"'ın bölümlerini kaçırmadık. "Entourage" keyifli olmakla birlikte eski sezonların tadını tam veremedi ama "Mad Men" bence en iyi sezonunu geçiriyor. Eski sezonlarda olan kopukluklar, tempo gel git'leri bu sezon hiç yok, dizi iyice derinlik kazandı ve her bölümü sabırsızlıkla bekliyoruz.
Bu arada geç keşfettiğimiz, ama bence mükemmel bir dizi olan 'In Treatment'ın ilk sezonunda sona yaklaşıyoruz. Tüm dizi bir psikoloğun muayenehanesinde geçiyor, ve haftanın dört günü bir hastasının terapisini, beşinci günde ise psikoloğun kendi danışmanıyla değerlendirmelerini izliyoruz. Başta Gabriel Bryne olmak üzere muhteşem oyuncuklarla taçlanan dizi hemen her bölümünde beni hayatla ilgili pek çok şeyi sorgulamaya sevk ediyor.
Bu arada "24" misali biraz gerilim ve adrenalin salgılanması ihtiyacımızı giderecek yeni bir dizi edindik; "Damages". Glenn Close dışındaki oyunculukların sıradan hatta yer yer kötü olmasına, bol Hollywood baharatı ve stereotipleri barındırmasına ve "24"deki kadar olmasa da mantık hatalarına yer vermesine rağmen sürükleyicilik ve arka arkaya kendini izlettirme konusunda başarılı olduğunu ve ilk sezonunu bu haftasonuna sığrdırarak büyük keyif aldığımızı belirteyim.
Sevdiğimiz komedi dizileri de yeni sezona başladı, başlıyor. Favorim "How I Met Your Mother" başladı, "The Big Bang Theory" ve "30 Rock"'ın da elleri kulaklarında olsa gerek.
Diziler de bağımlılık yapıyor ama bence bu yeryüzündeki en güzel bağımlılıklardan biri. Başına oturunca sizi ne beklediğini biliyorsunuz. Her izlenen filmden aynı keyifi almak mümkün olmuyor, her filmin ruh hali sizin o anki ruh halinize uygun olmuyor ama tanıdığınız bir dizide böyle bir risk bulunmuyor. Yine de tabii ikisinin yerleri çok farklı.
Bu arada Filmekimi programı elime geçti, gerçekten çok sevdiğim yönetmenlerin son filmlerinin bulunduğu çok güzel bir program hazırlanmış. Özellikle taptığım yönetmenlerden Julio Medem'in filmini izlemeyi çok arzu ediyorum. İlk fırsatta bu günceye notunu düşme dileğiyle...