Her güne yeni bir yazar düsturumla, güne Cem Akaş'ın 7'si ile başlamıştım, ama geçen 50 sayfaya rağmen kitap zerre kadar ilgimi çekmeyince, Tatlı Rüyalar'ı okuduğumdan beri diğer kitaplarını çok merak ettiğim Alper Canıgüz'ün bu kitabına kaçtı gönlüm. Bir çırpıda okudum yine mizah dolu kitabını.
5 yaşındaki Alper Kamu'nun bir cinayet gizemini çözmesini anlatıyor. Alper 5 yaşında, ama kah Kafka'nın Milena'ya mektuplarından bashediyor, kah Baudelaire'in şiirlerinden dem vuruyor, "Mezarlarınıza tüküreceğim" diye Boris Vian'a gönderme yapıyor, Shostakovich dinliyor, mahallede bıçkın delikanlıyı oynuyor, rakı sofrasından içki aşırıyor. Sadece büyümüş de küçülmemiş, büyümüş, dolu dolu yaşamış da küçülmüş.
Kitap bana başlarda hemen Astrid Lindgren'in Kalle Blomquist'ini hatırlattı. Nina'nın çocuklara okurken benim de en keyif alarak dinlediğim kitaplarındandır. Kalle de kendi küçük Dünya'sındaki gizemleri çözmeye çalışırken, Lindgen müthiş bir mizahla betimler ufaklığı. Alper Kamu'nun hikayesi de esasında çok sevimli başlamıştı. Verildiği anaokuluna isyanı ve kaçışı çok eğlenceliydi. Ama sonrasında hikaye ilerledikçe yazar Alper, küçük Alper'in 5 yaşında olduğunu giderek unuttu, ve kitap artık 5 yaşında bir çocuğun yaşadıkları olmaktan tamamen çıktı ve biraz sıradan bir polisiye romana büründü.
Akıcı dili sayesinde sonuna kadar beğenerek okudum, ama kitabın başındaki "çocuksu" tarz sonuna kadar tutarlı bir şekilde gelebilseydi, çok daha da leziz olacaktı. Tatlı Rüyalar'ın yarattığı beklentim de tam karşılanamadı, ama mutlaka bir kitabını daha okuyacağım Canıgüz'ün.
Bu arada şimdi fark ettim, bu günceye düştüğüm 502. not olmuş bu yazı, fark etmeden devirmişim 500 yazıyı. 2010'da başlayıp, araya giren 5 yıllık araya rağmen, iyi ki vazgeçemediğim bu günceye, umarım daha yıllar boyu naçizane çizerim yeni anlar...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder