A Cat in Paris - Jean-Loup Felicioli & Alain Gagnol |
A Dangerous Method - David Cronenberg |
Another Happy Day - Sam Levinson |
Another Earth - Mike Cahill |
Beginners - Mike Mills |
Café De Flore - Jean-Marc Vallée |
Contagion - Steven Soderbergh |
Days Of Grace - Everardo Valerio Gout |
Elena - Andrey Zvyagintsev |
Habemus Papam - Nanni Moretti |
Holiday - Guillaume Nicloux |
Hwanghae - Na Hong-Jin |
Inni - Vincent Morisset |
Jane Eyre - Cary Fukunaga |
La Guerre Est Declarée - Valérie Donzelli |
Le Gamin Au Velo - Jean-Pierre Dardenne & Luc Dardenne |
Le Havre - Aki Kaurismäki |
Le Skylab - Julie Delpy |
Life in a Day - Kevin Macdonald |
Margin Call - J. C. Chandor |
Martha Marcy May Marlene - Sean Durkin |
Melancholia - Lars Von Trier |
My Piece Of The Pie - Cédric Klapisch |
Restless - Gus Van Sant |
Simple Simon - Andreas Öhman |
Sleeping Beauty - Julia Leigh |
Snowtown - Justin Kurzel |
The Artist - Michel Hazanavicius |
The Devil’s Double - Lee Tamahori |
The Future - Miranda July |
The Island - Kamen Kalev |
Thıs Must be the Place - Paolo Sorrentino |
This is not a Film - Mojtaba Mirtahmasb & Cafer Panahi |
Toast - S.J. Clarkson |
Tomboy / Céline Sciamma |
Tyrannosaur - Paddy Considine |
We Need To Talk About Kevin - Lynne Ramsay |
Where Do We Go Now? - Nadine Labaki |
Wıllkommen In Deutschland - Yasemin Şamdereli |
27 Eylül 2011 Salı
Filmekimi 2011
Bu sene Filmekiminin programı muhteşem. Açıp kıyaslamadım ama görebildiğim kadarıyla Cannes'ın yarışan filmlerinin de büyük kısmını dahil etmişler. Hemen kendime 5 adet film seçeyim; Another Earth, Elena, Le Gamin Au Velo, Melancholia, Where Do We Go Now?
26 Eylül 2011 Pazartesi
Calling You
Bugün işte çalışırken çok sevdiğim "Kings of Convenience"'ın "Riot On An Empty Street" albümünü dinliyordum. Parçalardan birini dinlerken önce "Know-how" parçasında bir kadın vokal duydum, sonra albümün son parçası "The Build-up"'ta aynı güzel sesi tekrar duyunca işi gücü bırakıp, parçayı tekrara aldım. Bu güzel ses Feist'e aitmiş, kendisini yakınen takibe almalıyım diye youtube'da incelerken, ekranın sağ tarafındaki önerilerde "Jeff Buckley - Calling You" videosunu gördüm. Pek ihtimal vermemekle birlikte acaba bu beni en derinden etkileyen eserlerden olan "Calling You" mu diye videoya tıklayınca kulağıma hiç unutamayacağım şu melodi çalındı;
Kısaca eserin benim için hikayesi şöyle; ortaokul yıllarında, gri yağmurlu bir İstanbul sonbahar gününde okul çıkışı, o zamanlar çok farklı bir İstiklal Caddesi'nde, elimizde sıcak kahvemiz, hiç bilmediğimiz bir filme girdik. Henüz Beyoğlu'nun bağımsız yapımlar gösteren küçük sinemaları yerlerini büyük sermaye şirketlerinin sevimsiz ve cafcaflı sinemalarına terk etmemişti. Salon gündüz seansı da olmasının etkisiyle boştu ve biz iki üç arkadaş büyüleneceğimiz bir filmin başlamak üzere olduğundan bihaberdik. Filmin bizde gösterime girdiği ismi "Bağdat Cafe" idi, orijinal ismi ise "Out of Rosenheim". Filmin muhteşem atmosferini, bu insanı derinden etkileyen melodi kusursuz bir şekilde tamamlıyordu. Sözleri ise zaten filmi özetliyordu;
A desert road from Vegas to nowhere
Some place better than where you've been
A coffee machine that needs some fixing
In a little cafe just around the bend
I am calling you
Can't you hear me
I am calling you
A hot dry wind blows right thru me
Your baby's crying and I can't sleep
But we all know a change is coming
Coming closer sweet release
I am calling you
I know you hear me
I am calling you
Sonra Youtube'da fark ettim ki bu parçayı yorumlamayan kalmamış, Lara Fabian'lar, Celine Dion'lar, Barbra Streisand'lar el atmış, ama benim için en değerlisi, en özeli, filmin soundtrack'indeki aslı olan Javetta Steele'in yorumu;
Çok Önemli Uyarı; videodaki görüntüler filmle ilgili ispiyon içeriyor.
Kısaca eserin benim için hikayesi şöyle; ortaokul yıllarında, gri yağmurlu bir İstanbul sonbahar gününde okul çıkışı, o zamanlar çok farklı bir İstiklal Caddesi'nde, elimizde sıcak kahvemiz, hiç bilmediğimiz bir filme girdik. Henüz Beyoğlu'nun bağımsız yapımlar gösteren küçük sinemaları yerlerini büyük sermaye şirketlerinin sevimsiz ve cafcaflı sinemalarına terk etmemişti. Salon gündüz seansı da olmasının etkisiyle boştu ve biz iki üç arkadaş büyüleneceğimiz bir filmin başlamak üzere olduğundan bihaberdik. Filmin bizde gösterime girdiği ismi "Bağdat Cafe" idi, orijinal ismi ise "Out of Rosenheim". Filmin muhteşem atmosferini, bu insanı derinden etkileyen melodi kusursuz bir şekilde tamamlıyordu. Sözleri ise zaten filmi özetliyordu;
A desert road from Vegas to nowhere
Some place better than where you've been
A coffee machine that needs some fixing
In a little cafe just around the bend
I am calling you
Can't you hear me
I am calling you
A hot dry wind blows right thru me
Your baby's crying and I can't sleep
But we all know a change is coming
Coming closer sweet release
I am calling you
I know you hear me
I am calling you
Sonra Youtube'da fark ettim ki bu parçayı yorumlamayan kalmamış, Lara Fabian'lar, Celine Dion'lar, Barbra Streisand'lar el atmış, ama benim için en değerlisi, en özeli, filmin soundtrack'indeki aslı olan Javetta Steele'in yorumu;
Çok Önemli Uyarı; videodaki görüntüler filmle ilgili ispiyon içeriyor.
8 Eylül 2011 Perşembe
Jamiroquai
90'lı yılların sevdiğim grubu Jamiroquai'nin Kuruçeşme Arena'daki konserini izleme şansına sahip oldum. Konser öncesi ve sonrası düzenlenen Kadıköy-Kuruçeşme arasındaki motor seferlerine müteşekkir olduğumu belirtmeliyim, çünkü böylece yıpratıcı trafik çilesinden kurtulmuş olduk. İzleyicilerin yaşı 30-40 bandındaydı, bu da sanırım benim gibi Jamiraquai'ı 90'lı yıllarda severek dinlemiş kitlenin konsere rağbet ettiğini gösteriyor.
Konsere gelince, biraz hayal kırıklığı olduğunu belirtmeliyim. Öncelikle ses düzeni çok kötü idi. Kuruçeşme'deki konserleri pek takip ettiğimi söyleyemem, o yüzden hep böyle kötü bir ses düzeni ve akustik vardı da insanlar mı bunu kanıksadı, yoksa bu konsere özel mi her şey kötüydü bilemiyorum. Bir konserde öncelikle ses düzeni çok iyi olmalı, yoksa niye tüm sesleri çorbaya çeviren bir düzende beğendikleri sanatçıları dinlemek için insanlar para versin ki?
Jamiroquai grubunu bugünlere kadar tek başına taşıyan, sıradışı şapkaları ve danslarıyla farklılaşan Jay Kay, birkaç ay önce kırmış olduğu ayağına rağmen konseri de tek başına sürükledi, çok da sempatikti, konserin kırık ayağından dolayı ertelenmiş olmasından dolayı da özür diledi. Son yıllarda ürettiklerini tahmin ettiğim (muhtemelen de ağırlık son albümlerindeydi) parçalar, kötü ses düzeniyle de birleşince bana monoton ve sıradan geldi. Konserin benim için tek parlak anları "Cosmic Girl" ve "Deeper Underground" gibi 90'lı yıllar hitlerini seslendirdikleri zaman oldu.
Konsere gelince, biraz hayal kırıklığı olduğunu belirtmeliyim. Öncelikle ses düzeni çok kötü idi. Kuruçeşme'deki konserleri pek takip ettiğimi söyleyemem, o yüzden hep böyle kötü bir ses düzeni ve akustik vardı da insanlar mı bunu kanıksadı, yoksa bu konsere özel mi her şey kötüydü bilemiyorum. Bir konserde öncelikle ses düzeni çok iyi olmalı, yoksa niye tüm sesleri çorbaya çeviren bir düzende beğendikleri sanatçıları dinlemek için insanlar para versin ki?
Jamiroquai grubunu bugünlere kadar tek başına taşıyan, sıradışı şapkaları ve danslarıyla farklılaşan Jay Kay, birkaç ay önce kırmış olduğu ayağına rağmen konseri de tek başına sürükledi, çok da sempatikti, konserin kırık ayağından dolayı ertelenmiş olmasından dolayı da özür diledi. Son yıllarda ürettiklerini tahmin ettiğim (muhtemelen de ağırlık son albümlerindeydi) parçalar, kötü ses düzeniyle de birleşince bana monoton ve sıradan geldi. Konserin benim için tek parlak anları "Cosmic Girl" ve "Deeper Underground" gibi 90'lı yıllar hitlerini seslendirdikleri zaman oldu.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)