27 Eylül 2011 Salı

Filmekimi 2011

Bu sene Filmekiminin programı muhteşem. Açıp kıyaslamadım ama görebildiğim kadarıyla Cannes'ın yarışan filmlerinin de büyük kısmını dahil etmişler. Hemen kendime 5 adet film seçeyim; Another Earth, Elena, Le Gamin Au Velo, Melancholia, Where Do We Go Now?


A Cat in Paris - Jean-Loup Felicioli & Alain Gagnol
A Dangerous Method - David Cronenberg
Another Happy Day - Sam Levinson
Another Earth - Mike Cahill
Beginners - Mike Mills
Café De Flore - Jean-Marc Vallée
Contagion - Steven Soderbergh
Days Of Grace - Everardo Valerio Gout
Elena - Andrey Zvyagintsev
Habemus Papam - Nanni Moretti
Holiday - Guillaume Nicloux
Hwanghae - Na Hong-Jin
Inni - Vincent Morisset
Jane Eyre - Cary Fukunaga
La Guerre Est Declarée - Valérie Donzelli
Le Gamin Au Velo - Jean-Pierre Dardenne & Luc Dardenne
Le Havre - Aki Kaurismäki
Le Skylab - Julie Delpy
Life in a Day - Kevin Macdonald
Margin Call - J. C. Chandor
Martha Marcy May Marlene - Sean Durkin
Melancholia - Lars Von Trier
My Piece Of The Pie - Cédric Klapisch
Restless - Gus Van Sant
Simple Simon - Andreas Öhman
Sleeping Beauty - Julia Leigh
Snowtown - Justin Kurzel
The Artist - Michel Hazanavicius
The Devil’s Double - Lee Tamahori
The Future - Miranda July
The Island - Kamen Kalev
Thıs Must be the Place - Paolo Sorrentino
This is not a Film - Mojtaba Mirtahmasb & Cafer Panahi
Toast - S.J. Clarkson
Tomboy / Céline Sciamma
Tyrannosaur - Paddy Considine
We Need To Talk About Kevin - Lynne Ramsay
Where Do We Go Now? - Nadine Labaki
Wıllkommen In Deutschland - Yasemin Şamdereli

26 Eylül 2011 Pazartesi

Calling You

Bugün işte çalışırken çok sevdiğim "Kings of Convenience"'ın "Riot On An Empty Street" albümünü dinliyordum. Parçalardan birini dinlerken önce "Know-how" parçasında bir kadın vokal duydum, sonra albümün son parçası "The Build-up"'ta aynı güzel sesi tekrar duyunca işi gücü bırakıp, parçayı tekrara aldım. Bu güzel ses Feist'e aitmiş, kendisini yakınen takibe almalıyım diye youtube'da incelerken, ekranın sağ tarafındaki önerilerde "Jeff Buckley - Calling You" videosunu gördüm. Pek ihtimal vermemekle birlikte acaba bu beni en derinden etkileyen eserlerden olan "Calling You" mu diye videoya tıklayınca kulağıma hiç unutamayacağım şu melodi çalındı;



Kısaca eserin benim için hikayesi şöyle; ortaokul yıllarında, gri yağmurlu bir İstanbul sonbahar gününde okul çıkışı, o zamanlar çok farklı bir İstiklal Caddesi'nde, elimizde sıcak kahvemiz, hiç bilmediğimiz bir filme girdik. Henüz Beyoğlu'nun bağımsız yapımlar gösteren küçük sinemaları yerlerini büyük sermaye şirketlerinin sevimsiz ve cafcaflı sinemalarına terk etmemişti. Salon gündüz seansı da olmasının etkisiyle boştu ve biz iki üç arkadaş büyüleneceğimiz bir filmin başlamak üzere olduğundan bihaberdik. Filmin bizde gösterime girdiği ismi "Bağdat Cafe" idi, orijinal ismi ise "Out of Rosenheim". Filmin muhteşem atmosferini, bu insanı derinden etkileyen melodi kusursuz bir şekilde tamamlıyordu. Sözleri ise zaten filmi özetliyordu;

A desert road from Vegas to nowhere
Some place better than where you've been
A coffee machine that needs some fixing
In a little cafe just around the bend

I am calling you
Can't you hear me
I am calling you

A hot dry wind blows right thru me
Your baby's crying and I can't sleep
But we all know a change is coming
Coming closer sweet release

I am calling you
I know you hear me
I am calling you

Sonra Youtube'da fark ettim ki bu parçayı yorumlamayan kalmamış, Lara Fabian'lar, Celine Dion'lar, Barbra Streisand'lar el atmış, ama benim için en değerlisi, en özeli, filmin soundtrack'indeki aslı olan Javetta Steele'in yorumu;
Çok Önemli Uyarı; videodaki görüntüler filmle ilgili ispiyon içeriyor.

8 Eylül 2011 Perşembe

Jamiroquai

90'lı yılların sevdiğim grubu Jamiroquai'nin Kuruçeşme Arena'daki konserini izleme şansına sahip oldum. Konser öncesi ve sonrası düzenlenen Kadıköy-Kuruçeşme arasındaki motor seferlerine müteşekkir olduğumu belirtmeliyim, çünkü böylece yıpratıcı trafik çilesinden kurtulmuş olduk. İzleyicilerin yaşı 30-40 bandındaydı, bu da sanırım benim gibi Jamiraquai'ı 90'lı yıllarda severek dinlemiş kitlenin konsere rağbet ettiğini gösteriyor.
Konsere gelince, biraz hayal kırıklığı olduğunu belirtmeliyim. Öncelikle ses düzeni çok kötü idi. Kuruçeşme'deki konserleri pek takip ettiğimi söyleyemem, o yüzden hep böyle kötü bir ses düzeni ve akustik vardı da insanlar mı bunu kanıksadı, yoksa bu konsere özel mi her şey kötüydü bilemiyorum. Bir konserde öncelikle ses düzeni çok iyi olmalı, yoksa niye tüm sesleri çorbaya çeviren bir düzende beğendikleri sanatçıları dinlemek için insanlar para versin ki?
Jamiroquai grubunu bugünlere kadar tek başına taşıyan, sıradışı şapkaları ve danslarıyla farklılaşan Jay Kay, birkaç ay önce kırmış olduğu ayağına rağmen konseri de tek başına sürükledi, çok da sempatikti, konserin kırık ayağından dolayı ertelenmiş olmasından dolayı da özür diledi. Son yıllarda ürettiklerini tahmin ettiğim (muhtemelen de ağırlık son albümlerindeydi) parçalar, kötü ses düzeniyle de birleşince bana monoton ve sıradan geldi. Konserin benim için tek parlak anları "Cosmic Girl" ve "Deeper Underground" gibi 90'lı yıllar hitlerini seslendirdikleri zaman oldu.