23 Ağustos 2010 Pazartesi

Enrico Rava & Stefano Bollani

Son aylarda katılabildiğim kayda değer tek etkinliği buraya not düşmek isterim. Bu sene pas geçmek zorunda kaldığım İstanbul Müzik Festivali'nin ardından aynı akıbete İstanbul Caz Festivali'nde de uğramak üzereydim. Festival Programı'nı gördüğümde hiçbirine gidemesem de mutlaka trompetçi Enrico Rava'yı kaçırmamalıyım diye düşündüm, zira yıllardır albümlerini büyük keyifle dinliyorum. Piyanist Stefano Bollani'yi ise tanımıyordum, Rava'nın öğrencisiymiş ve son zamanlarda da sık sık beraber konserler veriyorlarmış. Konserin en favori festival mekanım Aya İrini'de olduğunu görünce de motivasyonum bir kat arttı. Çok sevdiğim bir dostum sağolsun organizasyonu yaptı ve konseri kaçırmadık.

Ama salona girer girmez ilk şoku yaşadık, salona öyle bir oturma düzeni yapılmıştı ki, ben hayatımda bundan daha sıkışık sıralar görmedim. O kadar zor sığdık ve o kadar rahatsızdı ki tasvir etmek çok zor. Herhalde Dünya'daki en uyduruk charter uçuşlarda bile öndeki sıraya daha fazla mesafe vardır. Arkamızdakilerin nefesini direk ensemizde hissettik. Festivallerin ne zor şartlarda yapıldığını biliyorum ama bu artık her türlü toleransın ötesinde bir durumdu. Eğer Aya İrini'nin normal bir oturma düzenindeki büyüklüğü bu konseri finanse edemiyorsa, daha büyük bir salon tercih edilmeliydi. Zaten maliyetlerin büyük kısmını bilet satışları değil, sponsorlar karşılıyor, dolayısıyla en başta konsere sponsor olan firmanın bu insanlık dışı uygulamaya karşı çıkması gerekirdi. Konserden sonra hemen IKSV'ye gerçekten de nazik bir mail yazarak sıkıntımı dile getirdim, ama maalesef cevap dahi alamadım. Konser çıkışında kulak misafiri olduğum kadarıyla herkes aynı şeyi konuşuyordu, ama acaba kaç kişi şikayetini IKSV'ye iletti.
Gerçekten de kımıldayamamaktan dolayı içinde bulunduğum fiziksel sıkıntıya rağmen konserden zevk alabilmek için elimden geleni yaptım. Rava ve Bollani çok sempatiktiler, seyirciyle iletişim kurdular, çok ince ve tatlı bir espri anlayışına sahiptiler, sadece aralarda değil, müzik icra ederken de seyircileri ufak mizansenlerle güldürdüler. Beni özellikle Bollani'nin piyano çalışı etkiledi. Piyano'nun tuşlarına her türlü, koluyla, bacağıyla, dirseğiyle de vursa müthiş tınılar çıkardı, sanki hatasız müzik banttan çalıyordu da Bollani rastgele tuşlara vuruyordu.
Umarım IKSV önümüzdeki sene bu benim açımdan kabul edilemez uygulamadan vazgeçer de İstanbul'un en büyüleyici konser mekanında nice konserlerin tadına varabiliriz.

Hiç yorum yok: