23 Ekim 2011 Pazar

Diziler

Günceye düzenli yazmanın en sağlam yolu (şu ana kadar ki tecrübeme dayanarak) yazılara ara vermemekten geçiyor. Birkaç gün yazmayınca/yazamayınca geri dönüş her geçen gün zorlaşıyor. Düzenli yazabilmem için de doğal olarak düzenli film izleyebilmem lazım. Buna engel genelde iki temel sebep oluyor; biri akşam yorgunluğu, bu da filmin sonunu nasılsa getiremem argümanıyla ikinci sebebe bağlanıyor; dizi izlemek. Evet son zamanlarda yine ağırlıklı olarak dizi izledik, o halde neler izliyorum bir not düşeyim;
 * Downton Abbey : Yeni sezona en sağlam giren dizimiz oldu. Soylu Crawley ailesinin çevresinde gelişen hikayenin ikinci sezonu birinci dünya savaşına denk geliyor ve savaşın insanlar ve sınıflar üzerindeki etkilerini çarpıcı bir şekilde anlatıyor.
* The Big Bang Theory : Dizilerin genelde bir yükselme - duraklama ve gerileme dönemleri oluyor. Son yılların beni en çok güldüren dizisi 5. sezonunda korkarım duraklama devrine girdi. Bir an önce silkelenmesini diliyorum.
 
* How I Met Your Mother : Duraklama devrine önceki sezonlarda çoktan girmiş olan dizimiz 7. sezonda da düşüşe geçmemek adına mücadele veriyor.
* Entourage : Sekizinci ve final sezonuyla bu yazı kurtaran dizi oldu. Sekiz sezon boyunca bizi hiç üzmedi, sonunda tadında bırakmayı da bildi.
 
 * How To Make It In America : Entourage'ın ardından yeni favori dizimiz olma yolunda sağlam adımlarla ilerliyor. İkinci sezon da çok iyi başladı.
* Skins : Arka arkaya yoğun bir şekilde takip ettiğimiz bir dizi değil, ara ara, birkaç haftada bir bölüm izleyerek 4 sezonu geride bıraktık. İlk iki sezonda gençlerin sorunlarına, bunalımlarına eşlik eden, dizinin sert havasını yumuşatan komik/çılgın ögeler ve mizah, kadronun yerini yeni bir nesile bıraktığı üçüncü ve dördüncü sezonda neredeyse tamamen ortadan kalkınca, dizi iyicene karanlık bir hal aldı. Bakalım beşinci sezondaki yeni nesil nasıl olacak.
Hayal Kırıklıkları;
 
* Damages : Glenn Close'un ilgi çekici karakteriyle ilk sezonunda sürükleyen, ikinci sezonda duraklayan ve üçüncü sezonda kamikaze yaparak dibe çakılan avukatlık dizisinin dördüncü sezonunu, dizisiz kaldığımız bir dönemde izleme hatasına düştük, en az üçüncü sezon kadar kötüydü. 
* The Playboy Club : NBC'nin diziyi, 60'lı yıllarda geçen hikayesiyle "Mad Men"'e rakip olarak çıkaracağını duyunca çok heyecanlanmıştım, ama birinci bölümün sonunu zor getirdik, bu kadar iyi bir malzeme, bu kadar mı kötü işlenir. Zaten sanırım iki bölüm sonra dizinin iptal haberi gelmiş.

Bunların dışında bir de mini diziler var, onları da ayrı yazı konusu edeyim.


Hiç yorum yok: