13 Şubat 2011 Pazar

Downton Abbey (2010)

"Mad Men" ve "In Treatment" yokluğunda yeni bir drama ihtiyacı hasıl oldu. Tavsiye üzerine izlemeye başladığımız "Downton Abbey" öyle bir sardı ki 7 bölümlük ilk sezonu bir nefeste içimize çekiverdik. Benim gibi Jane Austen romanlarını sevenler ve/veya Robert Altman'ın "Gosford Park"'ını beğenenler bu diziye bayılacaklar. Dönem filmlerinde hep zenginlerin ve asillerin hayatları anlatılır, hizmetkarlar hep füguran rolündedirler. Altman "Gosford Park"'da bir cinayeti anlatırken kamerasını sadece zenginlere değil hizmetkarlara da çevirmişti. Dizi bana hemen bu filmi hatırlatmıştı, sonradan öğrendim ki meğer her iki yapımın da yazarı aynıymış; Julian Fellowes. Ortak noktalardan biri de dönem filmlerinin vazgeçilmez kibirli ingiliz karakteri muhteşem Maggie Smith. Smith "Downton Abbey"'de de öyle bir döktürüyor ki, saatlerce sadece onu izleyebilirim. Dizinin konusu 1. Dünya savaşı öncesi İngiltere'de Crawley ailesine ait şatoda geçiyor. Ailenin 3 genç kızı var, ama miras o dönemde sadece erkeklere geçebildiği için, ailenin hiç irtibatı olmayan uzaktan bir kuzenin mirası alması söz konusu. Mirasın ailede kalmasının tek yolu da mirası alacak kuzenle kızlardan birinin evlenmesi gibi gözüküyor. Konu tahmin edildiği üzere bol aşk, kıskançlık ve entrika malzemesi sağlıyor. Tüm bunlara şatonun hizmetkarlarının da ihtirasları ve dalavereleri karışınca ortaya seyir keyfi oldukça yüksek bir dizi çıkıyor. Elektriğin yeni keşfedildiği, eve bağlanan telefona uzaydan gelmiş gibi bakıldığı, kadın haklarının yeni dile getirilmeye başladığı bir dönem olması itibariyle de ilgi çekici. Hararetlen tavsiye edilir.

2 yorum:

bloodflower dedi ki...

Bu dizinin altyazısını yapmaktayım ve divxplanet.com'da tanıtımını yapacağım sayfada yorumunuzu alıntılamak istiyorum. Uygunsa söylerseniz sevinirim.

Güzel yorumunuz için teşekkürler.

Barış Cemiloğlu dedi ki...

Tabii ki alıntılayabilirsiniz. Sorma nezaketini gösterdiğiniz için ben teşekkür ederim.