16 Şubat 2011 Çarşamba

Derek Cianfrance ve Blue Valentine (2010)

Filmin fikri esasında çok basit, ama ben daha önce uygulandığına şahit olmadığım için çok etkilendim. Günümüz aktörleri içinde en beğendiğim Ryan Gosling ile Michelle Williams'ın  evli bir çifti canlandırdıkları filmde aynı anda paralel olarak hem evliliklerinin birkaç yıl sonrasını hem de tanışıp aşık oldukları dönemi izliyoruz. Bir yandan her şeyin toz pembe olduğu bir romans, diğer yanda günlük hayatın rutinine saplanmış, birbirleriyle iletişimleri oldukça zedelenmiş bir çift. Aşk hikayeleri genelde aşık çift birbirine kavuşunca sona erer ya, hep sonsuza kadar mutlu oldukları varsayılır, işte Cianfrance bu nokta da yeni bir şeyler söylemeyi başarıyor. Diğer yandan filmin benim gözümde mükemmel olmasını engelleyen sıkıntılı unsurlar var. Bunların başında Gosling'in canlandırdığı karakterin sadece birkaç yıl içerisinde geçirdiği değişim bana hiç inandırıcı gelmedi. Daha gençken tasvir edildiği haliyle, sonrasında gördüğümüz karakter arasında bence ciddi tutarsızlıklar var, derdinin tam olarak ne olduğunu ben şahsen anlayamadım, evet bir takım minör sebepler var ama bunlar olayların gelişimlerini açıklamaya yeterli değil. Hatta evlilik sonrası karakterin kendi içinde dahi tutarsızlıklar var, kızıyla bu kadar sevgi dolu ilişki kuran bir babanın, aşık olduğu eşiyle iletişim kuramaması bir garip. Filmin, yakaladığı orijinal fikrin (öncesi-sonrası kıyaslaması) vurgusunu arttırmak amacıyla, olayları ve karakterleri gereksiz bir aşırı kontrasta boyadığını düşünüyorum. Film, olayları uç noktalara taşımadan da sade bir şekilde anlatmak istediğini çok güzel bir şekilde anlatabilirdi. Uzun lafın kısası ben ikna olmadım. Bu fikir üzerine çok daha güzel ve sade bağımsız filmler çekilebileceğini düşünüyorum, konu arayan sinemacılara duyurulur...

Hiç yorum yok: