6 Mart 2012 Salı

Simon Curtis ve My Week with Marilyn (2011)

Bugüne kadar TV ve dizi filmleri çekmiş olan yönetmenin ilk sinema filmini beğendim. En iyi kadın oyuncu Oscar ödülünde yarıştığı "The Iron Lady" ile kıyaslayarak eserden bahsetmek isterim. "The Iron Lady"'de Meryl Streep Thatcher'ı sesiyle, görüntüsüyle, mimikleriyle birebir mükemmel bir şekilde canlandırmıştı, ama film biraz yüzeyde kalıyordu, Thatcher'dan çok Thatcher'ın kariyerinden ve başardıklarından bahsediliyordu, bu da normaldi, çünkü Britanya dışında çok da iyi bilinen konular değildi bunlar. Marilyn'in hayatından bir kesit sunan film ise, Monroe tüm Dünya'ya mal olmuş bir karakter olduğundan, sadece Marilyn karakterine konsantre olabiliyor ve imajının arkasındaki gerçek kişinin dramına, korkularına, güven ve mutluluk arayışına odaklanıyor. Bu tabii sinemasal olarak çok daha ilginç ve etkileyici bir malzeme. Michelle Williams bir Streep kadar başarılı bir profil çizemiyor, ara ara Marilyn'i anımsatsa da bu anlar azınlıkta. Kamera arkasındaki Marilyn'ı tasvir ederken ki oldukça melankolik yorumu anlatılanlarla mükkemmel bir şekilde örtüşüyor, ancak kamera önündeki Marilyn de bir o kadar melankolik. Halbuki Marilyn Monroe'nun dehası doğal yeteneğiyle kendini kamera karşısında saf çocuksu ama kadınsı sarışına dönüştürmesiydi, Marilyn'in hiçbir filminde ben onun içinde kopan fırtınalardan, sevgi arayışından, güvensizliğinden eser göremedim. Michelle Williams da bu kontrastı daha iyi verebilseydi, filminin de daha iyi olması dolayısıyla Streep'e ciddi bir rakip olabilirdi. Başta Branagh olmak üzere yan roller de çok başarılıydı, ve film anlatmak istediklerini izleyiciye tuzaklar kurmadan yalın bir şekilde iletti. Marilyn üzerinden anlatılan hikaye esasında özellikle büyük prodüksiyon sinema sektöründeki vahşi kapitalist anlayışa da bir eleştiri getiriyor.

Hiç yorum yok: