20 Aralık 2019 Cuma

Kayıp Kimlik - İstanbul Tiyatro Festivali


Bu seneki tiyatro festivalinde izlediğimiz ikinci oyun, Portekizli Arena Enseble'dan "Profil Perdu" Kayıp Kimlik ile turnayı gözünden vurduk. İlk 15 dakikasında ne anlatmaya çalıştığına dair fazla bir fikir üretemeyerek, yeni bir hayal kırıklığı mı geliyor derken, yavaş yavaş gözlerimize ekilen parçalar anlam üretmeye başladı, ve hep üzerine ekleye ekleye, sonunda son derece tatmin olmuş şekilde sahneden ayrıldık. Oyun esnasında oyuncular ne zaman arkalarını dönseler koşarak, adeta kaçarak salonu terk edenler oldu. Bir oyunu hiç beğenmeseler de, hele bir de yabancı olduklarını düşünerek, misafirperverlik adına salonda kalmak ne kadar zor olabilirdi diye düşünmeden edemedim. Dasdas'ın sahnesinin arkadan çıkışı bulunmuyor, ön tarafta sahnenin hemen önünden çıkılması gerekiyor. Hem oyuncuların hem de bizim dikkatimizi dağıtan odunlar, oyun hakkında kim bilir neler anlattılar çevrelerine. Halbuki sabredenler çok derin, yorumlamaya çok açık, çerçevesi çok hafifçe çizilmiş, içinden sadece bir takım izlenimler, eskizler veren, hissettiren çok özel bir oyunla ödüllendirildiler.


Anlatılanların otoriter bir baba figürüne, onun çocuğa mesafeli duruşuna, sevgisizliğine dair kısımları ayrı çarpıcı, toplumsal cinsiyet, birey olma gibi konulara değinişi ayrı etkileyiciydi. Anlayabildiğim kadarıyla yönetmen Marco Martins, oyuncular Beatriz Batarda & Romeu Runa ile birlikte, onların çocukluk anıları ve özellikle babalarıyla ilişkileri üzerinden çok ünlü yazarların, Kafka, Plath, Sofokles, Shakespeare... metinlerinden parçalar da katarak, oyuncuların da özellikle bedenlerini kullanarak bir kolaj yapmış. Düz bir metin / oyun yerine bilincin gizemli dolambaçlarında dolaşılan, herkesin kendinden bir şeyler yakalayabileceği, herkesin kendi hikayeleri ile birleştirerek öznel bir okuma yapabileceği gerçekten iz bırakan bir eser çıkmış ortaya.


Festivalde izlediğimiz ilk oyun Traptown'la kıyaslamak istersem, esasında çok daha da soyut bir anlatım şekline sahip olmasına rağmen, izleyicisine çok daha güçlü dokunabilen bir oyun. Buradan yaptığım çıkarım, anlatım tarzının ne kadar soyut olduğundan daha çok ne kadar samimi olduğunun eser açısından çok daha kritik olduğu.

Hiç yorum yok: