7 Mart 2020 Cumartesi

Film Güncesi - Aralık/Ocak/Şubat 2020


Aylık yazmayı hedeflediğim film güncesini 3 ay boyunca ihmal etmişim. Arada Oscar Ödülleri en iyi film adaylarıyla ilgili notlarımı şu yazıda düşmüştüm. Onlara ek, 50 civarında film daha sığdırmışız bu üç aya. Hepsine değinmeyi başarabilirsem, uzun bir yazı çıkabilir ortaya. Gruplayarak çok kısa notlar düşeceğim.


İlk grupta Oscar Ödülleri en iyi film harici kategorilerden filmler var;

En iyi yabancı film adaylarından "Pain and Glory" ve "Parasite"'e daha önceki yazılarda değinmiştim. Bu kategoriden iki film daha izleme imkanım oldu.

Honeyland -  Tamara Kotevska, Ljubo Stefanov - Notum 10 - Esasen çekimleri 3 yıl süren bir belgesel ama müthiş doğallıkta bir kurgu film gibi. Anlatılmaz izlenir, kusursuz.

Corpus Christi - Jan Komasa - Notum 8 - Genç yaşta bir suçlu, kaldığı gözetim evinde dine sarılır, çıktığında rahip olmak ister ancak suç işlemiş olması buna engeldir, o da çareyi küçük bir kasabada kendini rahip olarak tanıtmakta bulur. Güçlü Polonya sinemasından çok özgün ve kaliteli bir yapım daha.

Diğer kategorilerde adaylıkları olan filmler;

Judy - Rupert Goold - Notum 8 - Renée Zellweger'ın Oscar'ı çok hakkıyla kazandığı filmde, adeta Judy Garland'ın kendisini izledik. Kariyerinin son günlerinde, onu ölümüne götüren yolda, Holywood'un çarklarının ne kadar acımasız olduğuna, gözlerimiz yaş dolu bir kez daha şahit olduk. 

Bombshell - Jay Roach - Notum 7 - Gerçek bir hikayenin anlatıldığı film, bir televizyon kanalında kadın çalışanlara yapılan seri istismarların ortaya çıkmasını anlatıyor. Filme inanamayıp, sonrasında internetten okumam gerekti. İncelediğimde aynı zamanda film boyunca dikkatimi aşırı dağıtan Kidman ve Theron'un plastik makyajlarının gerekçesini de anladım, meğer gerçek kahramanlara benzetmeye çalışmışlar, ne gerek vardıysa. İbret verici filmin, nice diğer istismarların ortaya çıkmasına vesile olmasını dileyelim.

J'ai perdu mon corps - Jérémy Clapin - Notum 8 - En iyi animasyon dalında yarışan bu film, bir yetişkin gözünden kesinlikle ödülü almalıydı. Kopuk bir elin ait olduğu vücudu arayışını izlerken, geriye dönerek, kahramanın başına gelecekleri izliyoruz. Yetişkinler için neden bu tarz özgün animasyonların daha fazla üretilmediğini sorgulatan yoğun bir melankoli manzumesi. 

Knives Out - Rian Johnson - Notum 7 - Yıldızlar geçidi şeklinde olan film başarılı ve tempolu bir cinayet gizemi. Mirasının kime kalacağın merak konusu olan zengin bir yazar, ailesini evine topladığı günün gecesinde ölü bulunur. Polisiye türünün iyi bir örneği.

The Two Popes - Fernando Meirelles - Notum 6 - Cidade Deus ve The Constant Gardener gibi muazzam filmlere imza atmış olan Meirelles, bu sefer iki papanın muhabbetleri üzerinden Hristiyanlığın "nerede hata yaptık" babında günah çıkarmasını tasvir ediyor. Teknik ve oyunculuk olarak itirazım yok ama kurumun işlediği suçlar, öyle laf kalabalığı bir günah çıkarmayla affedilebilecek gibi değil.

Uncut Gems - Safdie Kardeşler- Notum 5 - Özgün işler yaptıkları şüphe götürmemekle birlikte, ses getiren diğer filmleri Good Time gibi bu film de bana pek hitap etmedi. Baş döndürücü (kelimenin tam anlamıyla) bir tempoda son sürat ilerleyen film, bahislere meraklı bir kuyumcunun başına gelen olaylar silsilesini nefes dahi almadan ardı ardına sıralıyor, izleyicisini serseme çeviriyor.

Richard Jewell - Clint Eastwood - 7 - Birbiri ardına hukuki skandallar filmlere ve dizilere çekiliyor, çok da iyi oluyor. Bu film Richard Jewell adında annesiyle yaşayan genç bir adamın güvenlik görevlisi olduğu konserde şüpheli bir çantayı bularak, yüzlerce insanın hayatını kurtarmasını ama hiç bir zanlı bulunamayınca pislik medyanın da etkisiyle FBI tarafından günah keçisi olarak suçlanmasını ve yargılanmasını anlatıyor. İzlemek için sağlam sinirlere sahip olmak lazım.

The Lighthouse - Robert Eggers - Notum 7 - Aday olduğu sinematografi konusunda, yanına oyunculukları da ekleyerek hakkını vermek lazım, ama bu karanlık filmden fazla bir şey anlayamadım maalesef. Erkeklik kavramını özgün bir şekilde sorguladığına dair sezişlerim var, ama o kadar işte.

Ad Astra - James Gray - Notum 8 - Filmi de, Brad Pitt'in oyunculuğunu da beğendim. Uzun yıllar önce güneş sisteminin ucuna giderek, bir daha haber alınamayan babasını bulmaya giden bir astronotun hikayesi. Melankolik bilim-kurgu diye bir tür varsa, iyi örneklerinden.

Rocketman - Dexter Fletcher - Notum 8 - En iyi şarkı Oscar'ını hakkıyla alan Elton John'un hayat hikayesi çok iyi kotarılmış. Direk kıyaslamanın yapılabileceği, çok beğendiğim Queen filmine kıyasla, John'un hayatıyla ilgili çok daha fazla detay öğrenebildik. Müzikler de müthişti, filmden sonra bir hafta boyunca Elton John parçaları dinledim.

American Factory - Steven Bognar, Julia Reichert - Notum 8 - En iyi belgesel kategorisinde ödülü alan (Honeyland'in mutlaka alması gerekirdi) yapım, ABD'de bir araba camı fabrikasının Çinli bir milyarder tarafından satın alınmasından sonra, fabrikada yaşanan gelişmeleri tarafsız bir şekilde anlatıyor.

Dolemite Is My Name - Craig Brewer - Notum 7 - Gerçi Oscar adaylığı bildiğim kadarıyla almadı, ama Eddie Murphy'nin bu rolle en azından bir adaylık kazanması gerekirdi. Komedyen ve rap müziğin öncüsü Rudy Ray Moore'un, özellikle siyahi toplumda bir efsane haline gelmesinin öyküsünü izliyoruz.


Amerikan Sineması'nın bakiyesi;

Where'd You Go, Bernadette - Richard Linklater - Notum 8 - Ne çekse mutlaka izlerim kategorisinde olan Linklater'ın son filmi. Ailesi için tutkularından vazgeçen bir kadın mimarın, tutkularının tekrar peşine düşmesinin hikayesini, muhteşem Cate Blanchet'ın yorumundan izliyoruz.

The King - David Michôd - Notum 7 - Genç yaşında hangi filmde oynasa izlerim kategorisini bünyemde yaratmış olan Timothée Chalamet kontenjanından izledim Kral V. Henry'nin hikayesini. 

Roman J. Israel, Esq. - Dan Gilroy - Notum 6 - Amerikan Hukuk Sistemini kıyasıya eleştiren bir diğer film. Emektar ve idealist bir avukat, patronu hastanelik olunca işsiz kalır. Bulabildiği yeni işe ayak uydurabilmek için ise, hukuk sisteminin yıllar içinde evrildiği ahlak dışı noktayı özümseyebilmesi gerekmektedir. Denzel Washington'un iyi oyununa ve elindeki sağlam malzemeye rağmen, potansiyelinin çok altında kaldığı hissini veren biraz sönük bir yapım.

A Ghost Story - David Lowery - Notum 7 - Genç ve birbirini seven bir çiftten erkek olanı ölerek bir ruha dönüşür. Yaşadıkları eve dönerek, yasını tutan sevgilisini izler. Matem üzerine çok sessiz, çok yavaş, azıcık da mizahlı bir yapım. 

The Laundromat - Steven Soderbegh - Notum 7 - Müthiş bir kadroyla, çok önemli bir konuyu (Dünya'daki finansal sistemin çürümüşlüğü, vergi cennetleri...) Soderbergh neden böyle bir absürt komedi tarzında çekmeyi tercih etmiş bilemiyorum. Özgün olmak için mi, geniş kitleler sıkılmadan izlesin, bilgilensin diye mi? Cevap ne olursa olsun, bence bu tercih filmin etkisinden çok şey eksiltmiş.

The Art of Racing in the Rain - Simon Curtis - Notum 8 - Belki Ford vs Ferrari gibi çok havalı çekimleri yok, ama bir yarışçı filmi izleyeceksem bu film tercihim olur. Köpeğin hikayedeki rolü itibariyle de "Marley & Me"'yi hatırlattı. Tabii yine dayanamadım, göz contalarım kaçak yaptı.

High Life - Claire Denis - notum 6 - Melankoli-Gerilim-Bilimkurgu kokteyli olarak betimleyebileceğim film, Claire Denis'in kendi özgün tarzında. Bazı kısımlarını çok beğendim, bazı yönleri yetersiz buldum. Bir baba ve küçük kızının uzayın derinliklerinde hayatta kalma mücadeleleri. 

Luce - Julius Onah - Notum 6 - Beyaz bir çiftin Afrika'dan evlat edinmiş oldukları, okulda çok başarılı oğullarının, yine bir siyah öğretmenle çekişmesi sonucu ortaya çıkan sıkıntılı durumları anlatıyor, ırkçılık, ön yargılar odak noktasında. Konu ve işleniş fena değil ama oyunculuklar bence bir felaket. Halbuki iyi de bir kadrosu var, Naomi Watts, Octavia Spencer gibi, sanırım sorun oyuncu yönetiminde.

John Wick Üçlemesi - Chad Stahelski - Notum 7 - Bu tarz, saniyede 50 kurşun sıkılan aksiyon filmlerini izlemeyi sevmiyorum, ama artık bir film kült haline gelince, sinefil genel kültürünün gereğidir diye izleyiveriyorum. Türünün iyi bir örneği olduğu kesin, üçlemenin her filmi de aynı kaliteyi tutturuyor, DNA'sına sadık kalıyor, renkler, filmin tonu, Keanu Reeves'in çizdiği karakter, hepsi başarılı, üç filmi de sıkılmadan arka arkaya izleyebildim.  


Avrupa Sinemasından örneklere gelirsek;

Sorry We Missed You - Ken Loach - Notum 7 - Toplumsal eleştirinin piri yönetmenin imzası anında fark ediliyor. Ailesine daha iyi imkanlar sunabilmek için kendi işini kurmaya kalkışan bir babanın başına, acımasız kapitalist düzende gelmeyen kalmıyor. Diyaloglar o kadar hızlıydı ve o kadar anlamakta zorlandığım bir aksanla konuşuyorlardı ki, takip edebilmek için çırpınırken, filmi hakkını vererek izleyemedim, yoksa notum muhtemelen daha yüksek olurdu.

Le jeune Ahmed - Dardenne Kardeşler - Notum 7 - Çektikleri tüm filmleri bayılarak izlediğim Dardenne kardeşler, bu defa beni biraz üzdüler. Biliyorum Belçika'da radikal İslam çok ciddi bir sorun teşkil ediyor, ama genç Ahmed'i iflah olmaz bir şekilde beyni yıkanmış olarak tasvir etmeleri, hele de modern bir aile içinde, bana fazla abartılı ve oryantalist geldi. Ben mi sübjektif bakıyorum bilemiyorum ama o kusursuz gerçekçiliklerini kendileri lekelediler.  

The Souvenir - Joanna Hog - Notum 7 - Varlıklı bir aileden gelen, sinema öğrencisi genç bir kadının, adeta sanatçı acı çekmelidir düsturuyla, kendini uyuşturucu bağımlısı bir adamla ilişkiye mahkum etmesini izliyoruz.

Pororoca - Constantin Popescu - Notum 7 - Gerçekçi Romanya sinemasından bir parlak örnek daha. Parka oyun oynamaya götürdüğü iki çocuğundan biri aniden kaybolan bir babanın adeta delirmesine irkilerek şahit oluyoruz. Yönetmen, finali olabildiğince uç noktaya götürmeden, biraz daha gerçekçi kalabilseydi, rahatlıkla 8-9 verebileceğim bir film olabilirdi.

Roads - Sebastian Schipper - Notum 6 - Bana biraz Tony Gatlif filmlerini anımsatan Roads, Fas'ta ailesiyle tatilde olan gencin, üvey babasının karavanını kaçırarak Fransa'daki öz babasının yanına gidişini anlatıyor. Yolda karavanına aldığı göçmen Kongolu delikanlı da Fransa'daki kayıp abisini bulmak istiyor. Göçmen sorununu da gözler önüne seren bu klasik yol filminin biraz kafası dağınık, tek seferde birden fazla temayı işlemeye çalışmak, yolda aklına gelen her fikri filme iliştirmek gibi bir hataya düşüyor.

Downton Abbey - Michael Engler - Notum 7 - Hayatımda en keyif alarak izlediğim dizilerden biri olan Downton Abbey, bitmiş olmasına rağmen, bir yılbaşı özel filmiyle geri döndü. Şatolarında bu sefer kral ve kraliçeyi ağırlayan aileyi ve hizmetkarları tam kadro tekrar görebilmek çok güzeldi, ama film formatında çok katmanlı hikayecikler kurgulayıp, ucu açık da bırakamayacakları için, biraz sabun köpüğü bir tekrar buluşma oldu.


Uzakdoğu Sinemasından Örnekler;

The Farewell - Lulu Wang - Notum 7 - Büyükannenin kansere yakalandığını ve çok kısa bir ömrü kaldığını öğrenen bir Çinli aile, zaman içinde dağıldıkları yerlerden memleketlerine dönerek, büyükanneyi mutlu etmeye gayret ediyorlar. Festivallerde çok ses getiren film, torun rolündeki Awkwafina'ya da pek çok en iyi oyuncu ödülü kazandırdı.

Ash Is Purest White : Zhangke Jia - Notum 6 - Yönetmenin daha önce izlediğim "A Touch of Sin" filmini çok beğenmiştim. Bu film de selefinin izinden gidiyor. Sosyalist Çin'in vahşi kapitalizme hızlı geçişinin toplumda yarattığın derin travmalara ışık tutuyor.

Youth - Xiaogang Feng - Notum 7 - Bu sefer de Çin'de yaşanan "Kültür Devrimi"'nin yarattığı travmaları, askeri dans ve müzik topluluğunda çalışan gençlerin hayatları üzerinden gözlemliyoruz.


Gökkuşağı sineması;

And Then We Danced - Levan Akın - Notum 8 - Gürcü Halk Dansları Topluluğunda eğitim gören fakir bir gencin, topluluğa yeni katılan bir gence tutulmasıyla yaşadıklarını ve Gürcü toplumunda homofobinin ezdiği hayatları anlatıyor bu zarif film.

Portrait de la jeune fille en feu - Celine Sciamma - Notum 7 - Alev Almış Bir Genç Kızın Portresi, bu sene gökkuşağı filmleri içinde en çok ses getireni oldu, festivallerden ödüller topladı, eleştirmenler tarafından övgülere boğuldu, ama beni (belki fazla yükselen beklentimin de etkisiyle) pek kalbimden vuramadı. Bunda, birbirine tutulan iki genç kızdan Noémi Merlant'ın aslan görmüş ceylanvari bakışları, kocaman açtığı gözlerinin beni bir hayli rahatsız etmiş olmasının da etkisi var. Bir "Room in Rome" veya "Blue is the Warmest Colour" gibi boğazıma düğüm üzerine düğümler atılamadı, gözlerime yaşlar hücum etmedi. Ama bir dönem filmi olması, filme konu da olan tablo gibi bir film olması ve gerçekten başarılı finali ile hafızamda yer edecek.

Un Rubio - Marco Berger - Notum 7 - Tüm filmlerini beğenerek takip ettiğim, Gökkuşağı sinemasının en önde gelen yönetmenlerinden Arjantinli Berger, yine kamerasını sade hayatlara çeviriyor. Buenos Aires'in bir banliyösünde çalışan ve aynı evi paylaşmaya başlayan iki marangozhane işçisinin aralarında gelişen ilişkiyi anlatıyor.


Belgeseller;

İzlediğimiz iki Oscar adayı belgesel dışında, son 3 ayda fazla belgesel izlememişiz, böyle bir liste yapmak en azından bu açığın farkına varmamı sağlıyor. 

Marianne & Leonard: Words of Love - Nick Broomfield - Notum 8 - Daha önce Leonard Cohen hakkında "I'm your Man" belgeselini çok beğenerek izlemiştim. O belgesele oranla biraz daha da geriye giderek, Cohen'in henüz müzikle uğraşmazken, Yunanistan'ın Hydra Adası'nda yazar olmaya çalışarak geçirdiği ve Avrupa'dan gelen diğer sanatçılarla bohem bir hayat yaşadığı kesiti izliyoruz. Şarkılarına da ilham veren Marianne ile o adada büyük bir aşk yaşıyor ve ikisinin de hayatları boyunca bu ilişkinin izleri devam ediyor. Eski görüntüler kullanılarak çok iyi kotarılmış bir belgesel.


Çocuklarla sinema;

Star Wars: Episode IX - The Rise of Skywalker - Notum 9 - Bu dönemde sinemada izlediğimiz tek film Star Wars'un son bölümü oldu, ayrı bir yazıda bu konuya değineceğim.

Ayrıca her haftasonu çocuklarla patlamış mısır patlatarak bir filmin karşısına geçiyoruz, izeldiklerimizi not etmedim, ama aklıma gelen bir kaç tanesini sıralayayım.

Klaus - Sergio Pablos, Carlos Martínez López - Notum 7 - Noel babanın hikayesi hakkında çok sevimli bir yorum, Oscar ödüllerinde de en iyi animasyon adayıydı.

Aladdin - Guy Ritchie - Notum 7 - Aladdin'in sihirli lambasını bu sefer, Ritchie'nin yönetmenliğinde, cin rolünde Will Smith'le izledik, çocuklar çok keyif aldı.

Maleficient: Mistress Of Evil - Joachim Rønning - Notum 4 - Uyuyan Güzel'in, bildiğimiz klasik masal hikayesinden oldukça farklı yorumunu, ilk filmde de pek beğenmemiştim, ama çocuklar ısrar edince, ikinci film de görev aşkıyla mideye indirildi.

Captain America - The First Avenger - Joe Johnston - Notum 6 - Marvel Dünya'sına giriş denemem başarısızlıkla sonuçlandı, çocuklar kısa sürede sıkılarak, annelerinin kendilerine Astrid Lindgren kitabı (yüzbininci kez) okumasını tercih ettiler. Ben ise tabakta yemek bırakılmaz, arkamdan ağlar diye sonunu tek başıma getirdim.

Spirited Away - Hayao Miyazaki - Notum 9 - Yıllardır sürdürdüğümüz sinema geleneğimizde, çocukların bugüne kadar en beğendiği filmler, hep Miyazaki filmleri oldu. Tüm külliyatı bitirmiş, bir tek ağır gelebilir diye "Ruhların Kaçışı"'nı çocuklar için sona bırakmıştım, onu da büyük beğeniyle dağarcıklarına aldılar.

Mary and the Witch's Flower - Hiromasa Yonebayashi, Giles New - Notum 7 - Elimizde izlenecek Miyazaki kalmadıysa da, çareler tükenmedi, Ghibli Stüdyo geleneğinden gelen yönetmenlerle teselli bulabiliyoruz. Bulduğu narin bir çiçek sayesinde özel "cadı" güçleri kazanan küçük bir kızın hikayesini izliyoruz.


Türk filmlerinden örnekler;

Kelebekler - Tolga Karaçelik - Notum 9 - Büyük bir başarıya imza atarak Sundance'de ödül alan film, Türk sinemasından özgün işler çıkabileceğine dair büyük bir umut doğurdu içimde. Hem sesli kahkahalar attığım, hem de gözlerimin dolduğu bir aile draması. Çok uzun yıllardır görmedikleri babalarını ziyaret etmek için memleketlerine dönen 3 kardeşin hikayesi.

Sen Aydınlatırsın Geceyi - Onur Ünlü - Notum 7 - Kelebekler'i izledikten sonra benzer film arayışına girince, karşıma çıktı bu film. Ege'nin bir kasabasında sade bir öyküyü siyah beyaz görüntüler, mecazlar ve gerçeküstü ögelerle anlatması itibariyle beklentimi de fazlasıyla karşıladı.

Bizim İçin Şampiyon - Ahmet Katıksız - Notum 9 - Daha önce ön yargıyla izlemediğim ama bir arkadaşımın önerisiyle listeme aldığım film, gerçekten çok etkiledi beni. Anlatılan hikayenin gerçek olması ve Ekin Koç - Farah Zeynep Abdullah ikilisinin müthiş canlandırmasıyla, filmi başından sonuna kadar aralıksız ağlayarak bitirebildim. 

Müslüm - Ketche, Can Ulkay - Notum 8 - "Bizim için Şampiyon"'da ağlamak iyi gelince, gözlerime bir acı daha çekeyim dedim. Müslüm'ü izlemeye başladığımda çocuklar lego oynuyordu ama hemen ilgilerini çekti, yanıma iliştiler, beraber izledik, beraber ağladık. Gerçekten de ne acılar çekmiş, insanın kendi sıkıntılarından ölesiye utanası geliyor, umarım çocuklar da biraz kendilerine pay çıkarmışlardır. Timuçin Esen ve Zerrin Tekindor da harikaydılar.

Hiç yorum yok: