11 Ekim 2012 Perşembe

İbrahim Maalouf - 22. Akbank Caz Festivali

Bir önceki yazımda Oda Orkestrasını kapattığı için çattığım Akbank, en azından düzenlediği Caz festivalini 22 yıldır istikrarla sürdürüyor. 
Konserden bahsetmeden önce İbrahim Maalouf'un müziğiyle tanışma hikayeme kısaca değinmek istiyorum. Beyrut uzun yıllardır seyahat etmek istediğim şehirlerin en başında geliyordu, evvelki sene Antakya'ya yaptığımız seyahat de bu arzuyu iyice kamçılamıştı. Sonunda geçen mayısta sürekli seyahat ettiğim en yakın iki dostumla bu çok özel şehri ve hatta Lübnan'ın önemli bir kısmını, Byblos, Bekaa Vadisi, Baalbek, ve büyüleyici Kadişa vadisini kiraladığımız arabayla gezdik. Hayatımda yaptığım en etkileyici geziydi. Mayıs ayında Lübnan gibi bir yerde sandaletlerle karlar üzerinde yürümek gibi çocuksu sürprizlerini bir yana bırakırsam, esas etkilendiğim bu ülkenin ve özellikle Beyrut'un sayısız yıkıma karşı dimdik ayakta duruyor oluşuydu. Tahrip olmuş pek çok binanın yanında, mimari olarak çarpıcı pek çok modern binalar inşa ediyorlar, fakirlikle zenginliğin, yıkımla inşanın, eğlenceyle hüznün tezatlığı, şehirde kelimelerle açıklanması imkansız bir aura yaratıyor. Tüm bunlara bir de (birkaç gün içerisinde tanışabildiğimiz kadarıyla) insanlarının iç güzelliği ekleniyor. Şiddetin her an kol gezdiği ülkede, insanlarda adeta bir boşvermişlik var, yaşadıkları her ana şükreder gibi garip bir "huzur" içerisindeler. İstanbul'da yaşayanların, insanı boğan agresifliğinden ve koşuşturmacasından eser yok, kimse bir yerlere yetişmeye çalışmıyor, hem niye çalışsın ki, koşarken gittiği (veya gittiğini sandığı) hedefin yıkılmayacağı, koşarken başına bir şey gelmeyeceği ne malum. 
Uzun lafın kısası hayatımda ilk defa bir şehire aşık oldum (İstanbul aşkım doğuştan, onu saymıyorum), ve İstanbul'a döndükten sonra uzun süre oralara bir an önce tekrar gitme arzusuyla baş etmek zorunda kaldım. Benimle benzer şekilde bu seyahatten çok etkilenmiş olan dostlarımla, bu özlemimizi sürekli birbirimizle paylaştığımız Lübnan müzikleriyle bastırmaya gayret ettik. Daha Beyrut'a gitmeden önce tanıştığım ve müziklerine bayıldığım Mashrou Leila'dan, Lübnan'ın Sezen Aksu'su Fairouz'a kadar sayısız Lübnan'lı sanatçı bu dönemde tesellim oldu. Bir gün aşağıdaki parça posta kutuma düştüğünde ise gerçekten dağıldım;
Bu parçayı dinledikten sonra ortak kararımız kesindi, ne yapıp edip, İbrahim Maalouf'u Lübnan'da dinlemeliydik. Kendisi çocukluğundan beri Fransa'da yaşadığı için bu ihtimal çok güçlü değildi, ama Akbank Caz Festivalinin programı açıklanır açıklanmaz, hayalimizin yarısı kendiliğinden gerçekleşmiş oldu ve evvelki akşam Garajistanbul'daki yerimizi aldık.
İlk şaşkınlığım, konser alanının tamamını tıka basa doldurmuş olan gençlerdi. İbrahim Maalouf'un (her ne kadar kendisi benim ve diğer Türk okurların çok sevdiği Amin Maalouf'un yeğeni olsa da) ülkemizde bu kadar popüler olmasına ne kadar sevindiğimi anlatamam. Ama daha da büyük sevincim, bir dinleyici topluluğu bu kadar mı güzel olur. Bu günceye arada toslayanlar çok iyi bilir ki oldum olası "kazma" seyirci topluluklarından dert yanarım (mesela bkz. son yazı, veya SSM'deki tuhaf caz konseri). Ama evvelki akşam hepimiz aynı büyünün altındaydık. Kimse önlere gitmek için birbirini itmedi, kimse sigara içmedi, kimse telefonunun ekranında kaybolmadı, kimse bağıra çağıra yanındakiyle muhabbete dalmadı. Tam tersine herkes sahnedeki müthiş ekibe hep bir ağızdan eşlik etti. Herkes sadece İbrahim Maalouf'un ismini değil, müziğini de biliyordu. Bu durumdan sanıyorum Maalouf da büyük keyif aldı, dinleyiciyi gruplara bölerek, kah müziğe eşlik ettirdi, kah aksak ritimler tutturdu ve Beyrut'la ilgili samimi, içten anılarını uzun uzun seyirciyle paylaştı. Bir de eklemeliyim, bu eşsiz dinleyici grubu tek bir kez detone olmadan tüm melodileri seslendirdi, ve bir kez bile ritim kaçırmadı. Bu gençlere ulaşmanın bir yolunu bulmalıyım, keza hayatımın geriye kalanında izleyeceğim, dinleyeceğim etkinliklerde önümde, arkamda, sağımda solumda bu gruptan insanlar olmasını istiyorum.
Konserin içeriğini tasvir etmem ise imkansız; muhteşemdi, son albümü "Diagnostic"teki parçaları ve tabii "Beirut"u seslendirdi. Tamamı virtüöz ekibi şu şekildeydi;
Ibrahim Maalouf: Trompet
François Delporte: Gitar
Youenn Lecam: Flüt, Trompet
Xavier Rogé: Davul
Laurent David: Bas
Yvan Robilliard: Fender Rhodes

Hiç yorum yok: