Taviani kardeşlerin son filmi "Caesar Must Die" bu sene Berlin Film Festivali'nde Altın Ayı ödülünü aldı. Geçen sene bu ödülü kazanan muhteşem "A Seperation" (2011)'ın halefi olmak, hiçbir film için kolay olmayacaktı, zira kanımca eğer böyle bir kıyaslamaya kalkışılırsa Taviani'lerin filmi bir hayli gölgede kalacaktır.
Esasında iki film çok farklı türlerde ve birbirleri ile kıyaslamak pek de adil olmaz. Taviani kardeşler, Shakespeare'in "Julius Caeser" eserinden uyarladıkları filmlerinde, rolleri bir hapishanede ağır suçlar işlemiş hükümlülere oynatıyorlar. Suç işleyen biri iyi oyunculuk sergileyemez denemeyeceğine göre (hele bir de tüm hükümlüler arasından seçim yapıldığına göre), ilk anda sanılabileceğinin aksine bu anlamda pek de önemli bir sürpriz barındırmıyor film ki ayrıca bazı roller çok çok iyi canlandırılırken bazı roller ve sahneler (bkz. final) bir okul müsameresini andırabiliyor. Renkli başlayıp renkli sonlanan filmin, provaları kapsıyan ara bölümleri müthiş bir siyah beyaz görsellikle çekilmiş. Cesar'ın arkadaşı Brutus tarafından sırtından bıçaklanması hikayesi, bolca cinayet, intikam, iktidar mücadelesi gibi suçlular Dünya'sına ait ögeleri barındırdığından, bu rolleri canlandıran hükümlüler, kendilerini rolleriyle özdeşleştirip, kendi geçmiş icraatlerine tutulan ayna karşısında biraz sarsılıyorlar. Ama yönetmenler bu özele maalesef hiç girmiyor, hükümlülerin kişilikleri ve hissettikleri ile ilgili hemen hiçbir bilgiye ulaşamıyoruz. Belki bunun önünde kanuni/bürokratik engeller de vardı, ama yine de film biraz daha dram barındırabilse çok daha iyi olurdu, keza eser sadece piyese indirgendiğinden, izleyiciyi etkileme/kışkırtma potansiyelinden oldukça fazla ödün veriyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder