Solo piyano olarak gerçekleşen konser çok dinlendirici ve çok keyifliydi. Bjørnstad'ın müziğini Keith Jarrett'la Michael Nyman arasında diye tanımlayabilirim. Doğaçlama çalış şekli Jarrett'da olduğu gibi başka bir boyuttan vahiy şeklinde inmiş tadı vermiyor, onunki kadar bir derinliğe sahip değil, daha melodik, mükemmel film müziği olacak kıvamda. Konserin güzel bir diğer yanı da, Bjørnstad her parçadan önce, o parçanın hikayesini anlattı, böylece eseri dinlerken zihnimizde Bjørnstad'ın müziğiyle resmettikleri daha rahat imgelendi. Bir hikayesi çok hoşuma gitti; 16 sene kadar Oslo'nun güneyinde, kışları 250 kişinin kaldığı bir adada yaşamış, hatta Wagner'in "Uçan Hollandalı"'sının gemisi bu adanın bulunduğu fyordlarda karaya vurmuş. Bu tehlikeli bölgede kullanılan, adanın deniz feneri sadece ışıkla değil aynı zamanda 4 farklı tonla gemicileri uyarıyormuş, piyanoda bize bu 4 notayı çaldı. Kendisine bu aralar niye hep Mi Minör besteler yapıyorsun diye sorulduğunda, bu sürekli uğuldayan deniz fenerinin etkisinde kaldığını fark etmiş. Bunun üzerine bu 4 ton üzerine kurulu bir beste yapmış. Diğer eserlerinin de ortak paydasında hep bir şekilde deniz, okyanus, dalgalar, yani kısacası su var. İstanbul'un da doğasından etkilendiğini söylediğinde, herhalde yeşili değil, denizi, boğazı kastediyordur diye düşündüm.
Şimdi sizi Bjørnstad'ın müziğiyle başbaşa bırakayım;
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder