Genelde çok beğenilen bir oyunu beğenmeyince kendimi bir garip hissediyorum, acaba beklentim mi yüksek kalıyor diye şüpheye düşüyorum. İstanbul şu anda sahnelenen oyun sayısı anlamında gerçekten şaşırtıcı derecede çok iyi bir noktada, çok da güzel oyunlar çıkıyor, yine de vakit gözü karartıp rastgele oyunlara gidemeyecek kadar değerli. Genelde izleyecek oyun seçerken diğer güncelere ve ekşiye çok göz ucuyla bakıyorum, sürpriz-bozanlarla karşılaşmamak için ilk ve son cümlelere şöyle bir bakıp bir ipucu yakalamaya çalışıyorum. Bir arkadaşım Killology önerisi getirdiğinde ekşinin ilk sayfasına 20 saniye kadar bakıp tamam dedim.
Oyun baba - oğul ilişkilerini ve erkeklerin şiddet eğilimini odak noktasına almış. Tek bir sahne dışında birbirleriyle diyaloğu bulunmayan 2 oğul ve bir babanın monologları üzerinden hikaye anlatılıyor. Hikaye düz ilerlemiyor, hikayenin parçalarını karışık bir sırayla görüyoruz, sıkıntı da benim açımdan burada başlıyor; ilk sahnedeki karakterin ne yapmak istediğini, nasıl bir ruh halinde olduğunu anlayamadım, bu sonraki parçalarla tabii ki anlaşılıyor, burada bir sıkıntı yok ama şayet yap-boz çözülüp sahneler doğrusal sıralansa, bu kısım çok eğreti duracak. Bu sahnenin, devamını merak ettirir, seyircinin kafasında soru işaretleri oluşturur bir gerilim yaratması gerekirdi ama çok sönüktü. Genel olarak, oyuncuların bulundukları durumlardaki ruh hallerini ve davranış şekillerini metinden rahatlıkla anlayabilmekle birlikte, sahnelenme şekilleriyle tam bağdaştıramadığımı düşünüyorum. Özellikle 2 oğul rolündekilerin çok iyi oyunculuk potansiyeli barındırdıkları rahatlıkla hissediliyor ama iyi yönetilmediklerini düşünüyorum. Baba karakteri keşke daha baba görüntülü olabilseydi, en azından orta yaşlı bir oyuncu canlandırsaydı. Sorunlu babaların oğullar üzerinde açtıkları öfke seli anlaşılır, ama bu öfkeyi anlatırken biraz da metne güvenmek lazım, seyirciyi yerinden zıplatmaya meyilli çığlık çığlığa bir oyun bana fazla manipülatif geliyor (less is more). Hele oğullardan birinin kendi monologlarını striptizci direğinde dönerek anlatmasının (kendisi bilgisayar programcısı) hikayeye katkısını hiç anlayamadım. 2,5 saat süren oyunun neredeyse tamamının monologlardan oluşmasının seyirciyi sıkabileceği endişesi veya yaratıcı reji olsun gibi bir gerekçesi vardı ise, benim açımdan maalesef tam ters bir işlevi oldu, sadece dikkatimi dağıttı.
İyi bir malzeme ve iyi oyuncuların hakkının verilemediğini düşünerek, sorumluluğu yönetmene havale etmeye meyletmekle birlikte, çoğunluk beğendiğine göre sorun belki de bendedir.
Oyunun künyesi;
Yazan: Gary Owen
Yöneten: İbrahim Çiçek
Çeviren: Hira Tekindor
Oynayanlar: Güven Murat Akpınar, Ozan Dolunay, Serkan Altunorak
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder