5 Mart 2019 Salı

Charles Ferguson ve Inside Job (2010)

Inside Job Poster

Ferguson'un yazıp yönettiği çarpıcı belgesel, Dünya'yı 2008 ekonomik krizine götüren skandallar silsilesini anlatıyor. Krizin kökeni 80'li yıllara dayanıyor. Finans Dünya'sının lobi işlerine harcadığı milyonlarca dolarla önce politikacılar etki altına alınıyor ve teker teker finans sektörünü kontrol eden yasalar gevşetilmeye başlıyor. 90'lı ve 2000'li yıllarda "finans mühendis"lerinin spekülasyonlara dayanan yeni icatları her türlü denetimin ve sınırlamanın dışında kalıyor. Finans kurumlarına, sermayelerinin onlarca katı borç verme imkanı sağlanıyor. Denetimsizce dağıttıkları mortgage kredilerini sonrasında başka yatırımcı kurumlara satıyorlar, satışını yaptıkları bu fonlar danışıklı dövüş içinde oldukları, paraya boğdukları derecelendirme kuruluşlarınca hep en yüksek not olan AAA ile değerlendiriliyor. Bu da yetmiyor, batacağını bile bile sattıkları fonların batacağına dair de bir nevi bahis oynadıkları düzene deli gibi para yatırıyorlar. Bu saadet zincirinin bir noktada patlayacağını aklı selim her kişi söyleyebilecekken, tek bir kişinin/kurumun dahi sesi çıkmıyor. "Danışmanlık hizmeti" altında pastadan büyük pay alan politikacılar, namlı akademisyenler (Ferguson röportaj vermeyi kabul edenleri çok güzel morartıyor) hayatlarından pek bir memnunlar. Sektördeki aktörlerin yöneticileri ise her sene kendilerine yüzlerce milyon dolar bonus dağıtıyorlar.

Sonunda ne oluyor? Balon patlıyor, politikacılar (karar vericilerin tamamı, batmak üzere olan finans kurumlarının ya eski yüksek düzey yöneticileri, ya danışmanları) bankaların batmasına izin veremeyiz diyorlar, 700 Milyar Dolar kurtarma paketi hazırlıyorlar. Kurtarılan kurumlarda üst düzey yöneticilerin zimmetlerine geçirdikleri yüzlerce milyon dolar yanlarına kar kalıyor, hesap vermiyorlar, tek dolar ceza vermiyorlar, haklarında tek bir dava açılmıyor. Pahalı evlere, arabalara, jetlere, uyuşturucu ve fuhuşa harcadıkları her kuruş, sürekli fakirleşen insanların ceplerinden çıkan vergilerle finanse edilmiş oluyor. Milyonlarca insan evsiz ve işsiz kalıyor. Kriz tabii birleşik devletlerle sınırlı kalmıyor, tüm Dünya'ya sıçrıyor ve bedeli her zamanki gibi piramidin dibindekiler ödüyorlar.

Büyük acılar çekilirken Amerikan başkanlığına aday olan yeni bir lider, tüm bu olanları ağır bir şekilde eleştirerek geniş kitleler için büyük umut oluyor; Barack Obama. Başkan olduğunda ne yapıyor, bu krizin mimarı olan tüm isimleri ekonomi ekibinde topluyor, merkez bankasını yine, göz göre göre gelen krize dair ağzını açıp, tek bir önlem dahi almamış eski başkan Bernanke'ye teslim ediyor, düzen aynen devam ediyor. Obama da gerçekten çok basiretsiz bir lidermiş. Hiç üzülmesinler Trump rezil diye, hiç fark etmiyor, kim gelirse gelsin hiç bir şey değişmiyor.

Hiç yorum yok: