4 Mart 2019 Pazartesi

James S. A. Corey ve Enginlik Serisi


Enginlik Serisi (The Expanse) ile tanışmam öncelikle tv dizisiyle oldu. Battlestar Galactica'dan bu yana tatmin edici bir bilim kurgu serisi ile tanışamamanın etkisiyle, çekilen bilim kurgu dizilerinin büyük kısmına bir şans veriyor ama genelde bir bölüm sonra memnun kalmayıp bırakıyorum. Enginlik dizisinin ilk bölümünü çok sevdim, ama sonraki bölümler tam sarmayınca bırakmıştım. Dizinin sohbetini bir arkadaşımla yaparken diziye kaynak kitapları okumamı çok tavsiye etti. İlk kitap "Leviathan Uyanıyor"'u gerçekten büyük bir keyifle okuduktan sonra ilk sezon diziyi tekrar izledim. Kitaptan uyarlamalar genelde çok sıkıntılı olur ama dizinin ne kadar başarılı bir uyarlama olduğunu gördüm. Diziyi ilk izlediğimde kaçırdığım tüm detayları ikinci izlememde kitap sayesinde fark edebildim, bu sayede diziden de çok büyük keyif aldım. İlk sezon bitince devamını izlemeden önce ikinci ve üçüncü kitapları sipariş ettim. Önce ikinciyi, geçen hafta sonu da üçüncü kitabı bitirdim ve artık dizinin yeni sezonlarını da izleyebilirim.

Konusundan kısaca bahsetmek gerekirse; insanlığın geliştirdiği teknolojiler uzak yıldızları keşfetmek için henüz yeterli olmasa da, güneş sistemindeki gezegen, uydular, asteroitler kolonileştirilmeye başlanmıştır. Hatta Mars'taki koloni çok gelişip bağımsızlığını kazanmış ve Dünya'ya kafa tutmaktadır. Mars ötesindeki gaz gezegenlerin kaya uydularında ve asteroit kuşağında ise sömürülen topluluklar artık yavaş yavaş başkaldırmaya başlamıştır. İnsanoğlunun gelişen teknolojisine paralel bir gelişme, doğasında maalesef oluşmamış ve iktidar savaşları olanca gücüyle devam etmektedir.

Daniel Abraham ve Ty Franck'ın birlikte yazdıkları seri "James S.A. Corey" takma adıyla yayınlanmış. Sürükleyici bir hikaye, başarılı bir çeviriyle bir çırpıda kendini okutturuyor. Yer çekiminin farklı olduğu gezegen ve uydularda, düşük yer çekimi sebebiyle evrimleşen insanlar, boşlukta uçmanın teknolojisi ve insanlar üzerindeki fizyolojik etkileri detaylarıyla anlatılıyor. Çizilen karakterleri de çok beğendim, her üç bölümde bulunan hikayenin merkezindeki dörtlü ekibin yanı sıra her kitapta iki-üç ek karakter öne çıkıyorlar. Favori karakterim Avasarala ikinci kitapta büyük rol aldığından "Caliban'ın Savaşı" üçlemenin en keyifli kitabı oldu. İlk kitapta dedektif Miller ön plandaydı, o da ilgiyle okunan bir karakterdi. Üçüncü kitaptaki Anna ve Melba karakterleri ise ilgimi çekmediler. "Abaddon Geçidi" aynı zamanda pek inandırıcı bulmadığım bir intikam hikayesi üzerine kurgulandığından benim için üçlemenin en zayıf halkası oldu.

Yazarlar devam niteliğinde yeni bir üçleme daha yazıp yayınlamışlar ancak henüz Türkçe çevirileri yapılmamış. "Abaddon Geçidi"'ni çok fazla beğenmediğimden, İngilizce devam kitaplarını okumaya pek hevesli değilim. Şimdilik 2. ve 3. sezon tv dizilerini izlemekle yetineceğim.

Hiç yorum yok: