23 Ocak 2010 Cumartesi

Çağdaş Bale Topluluğu ve Medea

Çok küçük yaşlardan itibaren sadık bir dans izleyicisi olmuşumdur. Çağdaş bale topluluğu'nun 1992'de İstanbul festivalinde sergilediği performans beni inanılmaz etkilemişti, hafızamda Açıkhava'da seyrettiğim Baryshnikov ve Berlin'de 6 kez izlediğim Nuevaz Cruzes kadar derin izler bırakmıştır. O yıllarda Türkiye'de özel dans grupları yoktu, kurulsalar da çok kısa sürede dağılıyordu, Çağdaş Bale Topluluğu ülkemizde gerçekten zor bir iş olan varlığını günümüze kadar sürdürebilmiştir. Son yıllarda takip edebildiğim kadarıyla maalesef çok ciddi bir düşüş içersindeydi, bu düşüşünde kanaatimce en büyük sebebi dansçı kalitesindeki büyük bozulmaydı, izlediğim her eserde artık çoktan dansı bırakmış olması gereken, fiziği ve yaşı (maalesef bale sanatçıya nankör bir sanat dalı) müsait olmayan dansçılar esere zarar veriyorlardı, koreografide, seçilen müziklerde, kostümlerde de bir izdüşüm olarak isteksizlik, özensizlik hissediyordum.
İstanbul 2010'da kültür başkenti ama dans adına çok şanssız bir dönem geçiriyor. AKM'nin 1,5 senedir kapalı olduğu bu dönemde Istanbul Devlet Opera ve Balesi benim çok sevdiğim ama IDOB için çok yetersiz olan Süreyya Operası'na sıkışmış durumda ve bale adına maalesef bu küçük salonda büyük hayal kırıklıkları üretiyor. AKM'de sahneye konan muhteşem "Dört Bale"sinden beri tatmin edici bir dans eseri izleyememiştim.
Böyle bir ruh hali ve beklentisizlik içerisinde evvelki akşam Çağdaş Bale Topluluğu'nun Medea isimli eserini izlemeye gittim. Her zamanki gibi koreografi gurubun kurucusu Cem Ertekin'e aitti, ama bu sefer müzikler ve kostümler çok iyi ve konuya uygun seçilmişti, Medea'nin hikayesi başarılı koreografi ile çok net takip edilebiliyordu. Medea rolündeki dansçı özellikle dramatik açıdan çok başarılıydı, diğer dansçılar da koreografi onları teknik açıdan fazla zorlamadığı için üzerlerine düşeni yerine getirdiler. Daha üst seviye dansçılar olsa eminim Cem Ertekin teknik açıdan da çok daha etkileyici bir koreografi hazırlardı. Ama sonuç olarak çok keyifle izledim ve Çağdaş Bale topluluğu'nun geleceği için ümitlendim.
Beni akşamda en çok üzen yine izleyiciler oldu. Gerçi haklarını yemeyeyim, kimse yüksek sesle öksürmedi ve sadece tek bir sefer cep telefonu çaldı (artık buna bile şükreder hale geldik!) ama seyirci nerede alkışlayacağını kesinlikle bilmiyordu, sanki bir okul müsameresinde çocuğunu görür görmez alkışı basan veliler gibi olur olmadık yerde alkışlar koptu. 1,5 saatlik eserde belki yüz kez alkış geldi, sahnede olağanüstü bir performans görüp kendine hakim olamamak dans izlemenin en keyifli yanlarından biridir ama o akşam böyle anlar maalesef sık yaşanmadı. Üzüldüğüm 20 sene önceki izleyicinin çok daha kaliteli ve seyrettiği eserle ilgili bir şeyler hissedebilen kişiler olmasıydı, belki günümüzde sanatın çok daha geniş kesimlere ulaşabilmesiyle bu izleyici kalitesinin de olduğu gibi korunabilmesi mümkün olmuyor. Umarım bu yazdıklarım çok elitist olarak algılanmaz ama gerçekten de festivallerden, sanat etkinliklerinden kalitesiz izleyiciler sebebiyle eski aldığım zevki artık hiç alamıyorum. Mesela Açıkhava tiyatrosunda artık bir etkinlik izleyemiyorum, çünkü insanlar uluorta sohbet ediyorlar, seslerini dahi kısmadan, durmadan cep telefonları çalıyor, sigara ve daha beteri puro içiyorlar, AKM'de senfoni konserinde yanımda oturan cak cak sakız çiğneyebiliyor, veya cep telefonu çaldığında utanmak bir yana açıp konuşabiliyor.
Neyse konumuz neydi nereye geldi, ama bu konuda gerçekten çok dertliyim, daha sayfalarca yazabilirim.
Yazımızı Çağdaş Bale Topluluğu'nun takip etmek isteyecekler için gurubun internet sayfasının linkiyle noktalayalım;
Çağdaş Bale Topluluğu

Hiç yorum yok: