Richard Linklater'ın "Before Sunrise" (1995) ve "Before Sunset" (2004)'ünde bir kadınla bir erkeğin, Julio Medem'in "Room in Rome"'unde iki kadın arasındaki ilişkinin, imkansızlıklar içinde zamana sıkışması, bu sefer aynı mükemmeliyetle iki erkek arasında anlatılıyor. Sıkışık zaman ve bir daha büyük ihtimalle bir araya gelemeyecek olmanın verdiği sıradışı durum, daha yeni tanışmış iki yabancının gardlarını çok hızlı bir şekilde düşürmelerine yol açıyor. Belki ilişkinin gelişimi daha geniş bir zamana yayılabilse çok farklı gelişebilecek dinamikler, pek çok kişinin kendi hayatında tecrübe etmiş olabileceği gibi, böyle bir durumda çok farklı işliyor.
Haigh, bir gecelik ilişkiyle bir araya gelen iki erkeğin geçirdikleri bir haftasonu üzerinden ilişkiler ve eşcinsellik üzerine çok samimi sözler söylüyor. İlişkilere bakış açıları farklı olan iki erkeğin önlerinde zaman olsa her şey belki bir gecelik ilişkide kalabilecekken, kısıtlı zamanda kurdukları dostluk ve birbirlerine karşı olan açıklıkları ki bu açıklık alınan bol miktarda alkol ve uyuşturucu ile de destekleniyor, aralarında çok daha derin ve kavramakta zorlandıkları bir bağ oluşmasına sebep oluyor.
Bu yazıda bahsi geçen filmler, aşkın cinsiyet tanımadığını çok güzel bir şekilde gözler önüne seriyorlar. Her filmin sonunda insanın boğazında bir şeyler düğümleniyor, kahramanların kavuşamıyor olmaları ve imkansız aşklarının sıkıntısı içimize işliyor. "Weekend" uzun zamandır izlediğim en güçlü filmlerden, eşcinsellikle ilgili hiçbir önyargısı bulunmayanlar bu filmi çok beğenecekler.
"Weekend"'in akabinde elimde izlenmeyi bekleyen gökkuşağı filmlerinin bir listesini çıkardım ve birbiri ardına izlemeye başladım, önümüzdeki günlerde bu filmlere değiniyor olucam.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder