24 Nisan 2012 Salı

Kimberly Peirce ve Boys Don't Cry (1999)

Kimberly Peirce, kendini erkek olarak gören genç kız Brandon Teena'nın gerçek hikayesini çarpıcı bir dille anlatıyor. Hillary Swank, Brandon rolüyle Oscar'ı gerçekten hak ederek almış, zira ortalıkta erkek kimliğiyle dolaşan, kadınları baştan çıkaran bir genç kızı çok inandırıcı bir şekilde canlandırıyor. Kendisini tanımasak bu rolü bir kız mı yoksa bir erkek mi canlandırıyor diye şüpheye düşürebilecek kadar başarılı. Diğer rollerde de Chloe Sevigny ve Peter Sarsgaard başarılılar ama (Dikkat yazının devamı hafif ispiyon içerir) filmde tek ikna olmakta zorlandığım kısım, Brandon'ın gerçek kimliği ortaya çıktığında çevresindekilerin özellikle de Sarsgaard'ın geçirdiği dönüşümdü. Öncesiyle sonrasının kontrastı mutlaka filmin vermek istediği mesajın altını çok güçlü bir şekilde çiziyordu, ama bir uçtan öbür uca giderken inandırıcı olabilmek sinemanın en zor kısımlarından biri olsa gerek, ve ben tam ikna olmadım.
Yine de bu, filmin gücünden ve ele aldığı konunun özgünlüğünden çok fazla bir şey eksiltmiş değil. Sinemada transseksüel erkek filmlerine rastlanabiliyor, mesela aklıma en beğendiklerimden (türü çok farklı olsa da) "Hedwig and the Angry Inch" (2001) geliyor. Çok geniş kitlelere ulaşan transvestit hikayeleri "The Adventures of Priscilla, Queen of the Desert" (1994) ve "To Wong Foo Thanks for Everything, Julie Newmar" (1995) da mevcut. Şüphesiz bu liste uzatılıp gidebilir ama kadın vücuduna hapsolmuş erkek hikayesi ben pek hatırlamıyorum.
Çok ses getirmiş bu cesur filme imza atmış olan Kimberly Peirce aradan geçen 13 yılda sadece tek bir başka film yapmış. Madem konumuz cinsiyetler, şu soruyu da sormak gerek, bu filmi bir erkek çekmiş olsaydı, arkasından yeni filmler iplik söküğü gibi gelmez miydi? Film endüstrisindeki erkek hegemonyasının sonu ne zaman gelecek?

Hiç yorum yok: