1 Ağustos 2012 Çarşamba

Nuri Bilge Ceylan ve Bir Zamanlar Anadolu'da (2011)

Mayıs ayında 2011 Cannes Film Festivali Yarışma filmlerine değinmeye "The Skin I Live In" ile başlamıştım ama sonra film kopmuştu. Kaldığım yerden devam etmeye gayret edeyim.
Nuri Bilge Ceylan benim için sadece Türkiye'den çıkmış en iyi yönetmen değil, Dünya'daki en iyi yönetmenlerden bir tanesi. Zaten Cannes'da da pek çok ödül alarak bunu belgelemiş oldu. Özellikle "Uzak"'la başlayarak ardı ardına başyapıtlar veriyor. Pek çok kimsenin eleştirdiği "İklimler" de bence çok çok iyi bir film, bu filmde tek hatası başrolü kendi oynuyor olması. Eğer diğer filmlerinde yaptığı gibi, mükemmel oyuncu seçimlerinden bir tanesini de bu filmde sergilemiş olsaydı, bu film çok daha özel bir yere konumlanabilirdi. Nuri Bilge sinemasının doruk noktasına ulaştığı film bence "Üç Maymun"'dur. Muhteşem kareler, mükemmel oyuncularla buluşur, ve Nuri Bilge'ye has özgün dil en sade haliyle vücuda gelir. Durağan kamerası, asgaride tutulan diyalogları, iç sesle konuşmanın iç içe geçtiği harika montajlar, bu filmden gerçekten çok etkilenmiştim, benim için tüm zamanların en iyi filmlerinden biridir.

Nuri Bilge'nin filmografisi;
Bir Zamanlar Anadolu'da (2011)
Üç Maymun (2008)
İklimler (2006)
Uzak (2002)
Mayıs Sıkıntısı (1999)
Kasaba (1997)
Koza (1995)
2011 Cannes'da yarışan ve hak ederek ödül alan son filmine geldiğimizde, yine eşine hiç rastlamamış olduğum bir görsellik şöleniyle karşılaştım. Bir cinayeti aydınlatmak üzere polisler, jandarma, savcı ve adli doktordan oluşan bir ekip zanlıyla birlikte Anadolu'nun ücra bir kasabasında geçe vakti yollara düşüyor. Zifiri karanlığın hakim olduğu doğayı sadece araç ışıkları aydınlatıyor. Bu nasıl bir kameradır, nasıl objektifdir bunlar, acaba uzaylıların yeryüzünde unuttukları bir teknoloji midir, bilemiyorum, Nuri Bilge gibi özel bir yönetmenin elinde harika sonuçlar çıkıyor ortaya. Filmin ilk yarısı ses kapatılarak sadece görüntüler dahi de izlenebilir. Filmin zenginliği tabii ki sadece görselliğinde değil, yine önceki Nuri Bilge filmlerinden bildiğimiz üzere gerçekten hayattan koparılıp film edilmiş gibi duran, en derinine kadar, müthiş oyunculuklarla verilmiş karakter tahlilleri söz konusu.Tüm film boyunca eğreti/ gereksiz duran hiçbir laf edilmiyor. Başta muhtarın evinde verilen mola olmak üzere tekrar tekrar izlenmesi gereken o kadar çok sahne var ki, eminim her seferinde karelere, satır aralarına gizlenen sayısız yeni gizemler, hikayecikler bulmak mümkün olabilir. Sistemin çarpıklığı ve herkesin kendi derdinde olması, odakta olması gereken cinayeti tamamen arka plana iterken, bu bir eleştiriden çok izleyiciye tutulmuş bir ayna gibi, kimsi yadsıyacaktır, kimi kanıksayacaktır.
Nuri Bilge Ceylan'ın sinemasını sevenler, ağır tempolu filmlerle ilgili sıkıntısı bulunmayanlar bu filmi kesinlikle çok beğenecekler.

Hiç yorum yok: