27 Ocak 2011 Perşembe

Sex and the City 2 (2010)

Pek çok erkeğin itiraf etmekten hoşlanacağı bir şey değildir, belki de çoğunluk gerçekten de beğenmiyordur ama ben dizisini çok beğenerek izledim. Dizi, söyleyecek fazla bir şeyi kalmayıp kendini tekrar etme döngüsüne girmek üzereydi ki zamanında bitirdiler. Ama sonra herhalde Hollywood'da birileri dizinin sinema filmiyle bol para kazanabileceklerini gördüler ki, karakterlerin derinliğinin oldukça azaldığı, şaşalı ve Carry ile Big arasındaki bilindik sorunun tekrarından ibaret bir film ortaya çıkardılar. Çok kötü değildi, dizideki karakterler iyi kötü tanınacak haldelerdi, ve dizinin sevenleri nostaljik duygularla filmden keyif alabilirlerdi. Gel gör ki muhtemelen paraya para dememiş prodüktörler, biraz daha suyunu sıkarsak, daha da fazla kazanabiliriz dediler. Ortaya gerçekten de üzücü bir film çıkmış. Paranın ve zenginliğin en iyi teşhir edilebileceği mekan olarak da Abu Dhabi seçilmiş. Zenginliğin görgüsüzlüğü öyle bir noktada ki kaldıkları otelde hepsinin ayrı ayrı özel uşakları bile var. Miranda gibi bir prensip yumağı bile bu görgüsüzlük karşısında 15 yaşında bir genç kız şımarıklığına bürünüyor. Sanki tüm karakterler dizideki kendilerinin birer parodisi gibi. İzlerken sıkıldım mı hayır, ama dizinin anısı ciddi zarar gördü. Umarım üçüncüyü çekmeye kalkışmazlar.

Hiç yorum yok: