Bu sezon izlediğimiz ilk DT oyundan çocuklar da keyif alınca, hemen programdan uygun olabilecek yeni bir oyunu gözüme kestirdim. Bir anlatıcının ağzından Dede Korkut hikayelerini dinlemek çok ilginç olabilirdi. Oğuz Türkleri'nin göçebe yaşam şekli sahnede çok güzel tasvir edilmişti. Oyunu aynı zamanda derleyen ve yöneten Gökçe Kurt Elitez, büyük bir ustalık ve bizi hipnotize edecek şekilde 3 farklı Dede Korkut hikayesini anlattı. Ona sahnede eşlik eden Ziya Serkan Doğan, Fuat Yıldız ve Bahri Çakır, hikayeleri canlandırmada yardımcı oldular. O dönemin enstrümanlarıyla yapılan müzikler, canlandırmalara eklenen danslar, hamur yoğrulup fırında pişen ekmekler, hepsi kendimizi anlatılan hikayelere kaptırmamızı sağladılar. Boğaç Han'ın, Deli Dumrul'un, Basat ve Tepegöz'ün hikayelerini çok iyi kotarılmış bir canlandırma ile izleme imkanına kavuştuk.
Oyun bittiğinde Nina'yla ikimiz çok etkilenmiştik, ancak çocuklar bizim coşkumuzu paylaşmıyordu, oyun ağır ve sıkıcı gelmişti onlara. Dalya hikayelerden bir şey anlamadığını iletti, Cem içinse eserin en ilginç yanı oyunun finalinde tüm seyircilere dağıtılan ekmek olmuştu. Çıkışta Üsküdar Tekel Sahnesi'nin hemen yanı başındaki Fethi Paşa Koru'sunun yolunu tutarken, onlara hikayeleri tekrar özetledim. Bazı izlediğimiz eserlerde her anlatılanı anlayamasak da, belki müziklerle, danslarla, yaratılan atmosferle, verilmek istenen duygu bize geçebilir, kendimizi "beğenmedik" veya "anlamadık" diye kapatmamamız gerekir diye de biraz başlarını şişirdim. Parkın girişinde alınan dondurmalar keyiflerini tekrar yerine getirdi, korunun içindeki patikalara dalıp, kendi maceralarını kendileri yazmak üzere, hızla gözden kayboldular.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder