29 Ekim 2019 Salı

IDSO


Dalya'nın 8 yaşını doldurmasıyla birlikte hayatındaki "ilk"ler serisi devam ediyor. Cem'le klasik müzik sevdiği için 5 yaşından beri İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası'nın konserlerine gidiyorduk. Geçen sene Dalya'nın da Süreyya operasındaki temsillerden keyif alması üzerine (her ne kadar kabul etmek istemese de Cem vesilesiyle klasik müziğe kulağı fazlasıyla alıştı, aynı şekilde Cem de bugün (gidebilsek) bir rock konserinde bunalmayacak kıvama gelmiştir diye tahmin ediyorum, en azından artık kulaklarını abartılı şekilde kapatmak gibi teatral direnişlere başvurmuyor.) sezonu açacağımız idso konserine biletlerimizi, biletlerin çıkış saatine alarm kurmak suretiyle (ona rağmen son sıradaki son 7 biletin dördünü zor kaptım) edindik.


Program da çocuklar için çok idealdi, Çaykovski'nin keman konçertosu ve 2. senfonisi. İlk yarı solist Anna Savkina melodisi çok bilinen keman konçertosunu müthiş seslendirdi, coşkuyla alkışlayarak ufak bir bis yaptırmayı da başardık. Gözlerim bir yandan hep Dalya'daydı, ilgiyle ve beğeniyle izlediğini fark ettim. Her ne kadar okul günü Cuma akşamı uyku saati geçmiş de olsa esnemedi, ve oflayıp poflamadı. Ara olduğunda fikrini sordum, "Çok da beğenmedim" dedi, ben de üstelemedim. Arada sahnenin önüne giderek, yerlere serpiştirilmiş enstrümanları inceledik. Dalya yeni başladığı gitar derslerinden dolayı farklı enstrümanların tel sayılarının farklı olmasıyla ilgilendi. İkinci yarı Çaykovski'nin daha modern bir eserini, ikinci senfonisini şef Orhun Orhon'un yönetiminde dinledik. Dalya eserin ortasına doğru rüyalar alemine geçerken, Cem tabii sonuna kadar ilgiyle izledi.
İdso'nun konserlerine ortaokul sonlarında gitmeye başladığımı hatırlıyorum. O yıllarda da seyircinin yaş ortalaması bir hayli yüksekti, ancak yıllar içinde çok daha da yükseldiğini gözlemliyorum. Çocuk görmenin imkansızlığı bir yana gençler de çok seyrek iken, bu konserde hemen hiç orta yaşlı da görmedim. Yaş ortalaması rahatlıkla 70'in üzerindeydi diyebilirim. En arka sıradan bakıldığında önümüz bir pamuk tarlası gibi gözüküyordu. Son 20 yılın kültür politikaları ve AKM'nin uzun yıllar kapalı kalması bence klasik müzikle İstanbul'luların arasını iyice açtı. Gençlerin özel müzik konserlerini izlemek için yeterli bütçeleri olmayabiliyor, çok uygun fiyatlı İdso konserlerine ise bilet bulabilmek (büyük konser salonu bulunmadığından) gerçekten çok zor. AKM'nin yenilenmesinden sonra umarım tekrar bir klasik müzik sever kuşak yetiştirme imkanımız olur.


Hiç yorum yok: