Geçen seneki İstanbul bienalini fazla politik, ve az yaratıcı bulmuştum. Sanırım bienallerin doğasında politik olmak var, sanatçıların çevrelerindeki sorunları dile getirip büyük paralar harcamadan (mesela film çekmeden) geniş kitlelere ulaşabilecekleri kısıtlı platform bulunmasından kaynaklanıyor olsa gerek. Ama bence sanat ve dolayısıyla yaratıcılık çok arka plana atılıp karşımıza sayfalarca okunacak dümdüz mesajlar çıkınca işin esprisi kaçıyor. Yine de bienalde beni etkileyen birkaç eser vardı, bunların arasında en beğendiğim Yüksel Arslan'ın (d.1933, Eyüp-İstanbul) eseriydi. Bienal'e paralel Santral İstanbul'da açılan Yüksel Arslan retrospektifine gitmeye o zaman karar vermiştim. Serginin bitişine az zaman kalmasının da etkisiyle geçen haftasonu sergiyi gezmeye motive olabildim.
Santral İstanbul'a her gidişimde sergiden önce mekanın güzelliğine bir kez daha hayran kalıyorum, umarım benzer mekanlar İstanbul'umuzda hızla çoğalır. Sergiye gelirsek, 3. katta ressamın ilk eserlerinden başlanarak kronolojik sırayla zemin kata kadar sanatının geçirdiği evreler izlenebiliyor. Her döneme eşlik eden kısa yazıların bizzat ressam tarafından kaleme alınmış olması çok hoşuma gitti, çünkü bu yazılar ansiklopedi dilinde olduğunda çok sıkıcı olabiliyorlar. Arslan'ın 50 yıla yayılan tüm eserlerinde temalar az çok değişse de bir ortak payda söz konusu, yani ressamın tarzında büyük sıçramalar ve stil değişiklikleri yok, kendi icadı olan Arture tarzına sadık kalıyor. Arslan'ın kendi kaleminden Arture'ün tarifi;
"Toprak boyalar, yumurta akı, yağ, bal, sidik... Bu yüzden ürettiğim şeyler tam anlamıyla resim değiller. Çalışmalarımı adlandırmak için başka bir sözcük bulmalıydım. 1962'de ART sözcüğünden yola çıkarak ve URE ekini kullanarak çalışmalarımın genel adı olarak ARTURE sözcüğünü buluyorum. ARTURE'ün gerçek anlamıyla resim olmadığı kolayca fark edilebilir. Bu resim ile yazı, resim ile şiir arasında bir sanat."
Serginin en beğendiğim kısmı 2.katta sergilenen Marx'ın Kapital'i üzerine ürettiği resimlerdi, zaten Bienal'de de bu dönemden bir eseri sergilenmişti. Kendisi de işçi bir ailenin çocuğu olan Arslan, bu eserlerinde resimlerde para kafalı sermaye sahiplerini ve ezilen işçileri betimliyor.
Bu yazıyı da Arslan'ın gözünden sınıfların tasviriyle sonlandıralım...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder