Coppola'nın ilk uzun metrajlı filmi 1999 yapımı "The Virgin Suicides" idi, ancak soyadının gölgesinden kurtulup geniş kitlelere ulaştığı filmi "Lost in Translation" (2003) oldu. Bu iki özgün filmden sonra 2006'da "Marie Antoinette" ile dönem filmlerine yeni ve daha modern bir soluk getirmeyi denedi ama bence pek başarılı olamadı.
Son filmi "Somewhere"'in tarzı çok şükür "Lost in Translation"'ı hatırlatıyor, çünkü Coppola'nın anlatım gücü, bu az ama etkili diyaloglu ve yavaş tempolu filmlerde kendini gösteriyor. Filmde, bir Hollywood starının daralmış varoluşuna tanıklık ediyoruz. Pek çok kişinin imrenerek baktığı şan, şöhret, pahalı arabalar, kadınlar dolu bir hayat, içinden bakınca nasıl da farklı gözükebiliyor. Gerçekte nasıldır bilmek biz ünsüzler için tabii mümkün değil, ama Coppola'nın anlattığı versiyon bana çok gerçekçi geldi, çoğu starın hayatı aşağı yukarı gerçekten de böyle olsa gerek diye düşündürdü.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder