Sevdiğim diziler bir bir sonlanırken/ara verirken/iptal edilirken, yeni dizi arayışım da son sürat devam ediyor. Korku filmlerini, özellikle de vahşet ve kan gösterenlerini pek sevmem, uzak dururum, ama gerilimi severim, her akşam bir doz "Tesis" izleyebilirim. İyi gerilim filmi yapmak gerçekten de oldukça zor olsa gerek, zaten sayıca çok az olmalarından da belli. Madem yeni fikirler zor çıkıyor, niye eldeki 100 yıllık malzeme değerlendirilmesin? İşte bu fikirden ortaya "Amerikan Horror Story" çıkmış olsa gerek, diziyi izlerken her bir sahnesinde başka bir başyapıtı hatırlıyor insan; "Rosemary's Baby", "Psycho", "Lost", "Shining", "Adam's Family", "Silence of the lambs" ve şu anda aklıma gelmeyen yüzlercesi. Dizi bu referansları kullanırken yeni bir şeyler söyleme iddiasında değil, sadece bu muhteşem malzemeyi en akıcı şekilde birleştirmeyi hedefliyor ve bence bunu da çok iyi başarıyor. Dizinin daha jeneriği esnasında zaten vücudumda adrenalin salınımı hızlan artıyordu, Pavlov'un köpekleri misali, şu an o jeneriği duysam, kesin vücudumun kimyasının değiştiği gözlemlenebilir. Gece tüm ışıkları kapatarak, elimde kumanda (her an sesi kapatabilmek adına) ekranın karşısında bir sezon boyunca kilitlendim. Başta anne karakteri olmak üzere oyunculuklar pek parlak değildi, ama bir Jessica Lange vardı ki Dünya'lara bedel, her ekrana çıktığında döktürdü, bence son yılların en güçlü oyunculuğunu sergiledi ve benim gözümde bu diziyi çok yukarılara taşıdı.
Uzun zamandır bu kadar gerildiğimi hatırlamıyorum, ilk sezonla birlikte hikaye de bitti, ikinci sezonda tamamen yeni bir hikaye olacakmış, heyecan ve gerilimle bekliyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder