Daldry, 2000 yılında "Billy Elliot"'ın hikayesini anlattığında çok etkilenmiştim. Britanya'nın bir taşra kasabasında, gelir düzeyi yüksek olmayan ve maço mizaçlı erkeklerin ağırlıkta olduğu bir ortamda 11 yaşındaki Billy dansçı olmayı hayal etmiş ve bunun zorlu mücadelesini vermişti. Daldry, sonraki filmi "The Reader"'da (2008) ise Kate Winslet'a Alman aksanlı ingilizce konuşturarak biraz saçmalamıştı, inandırıcılık sorunu bence sadece bununla da sınırlı değildi, dolayısıyla filmi beğendiğimi pek söyleyemem.
Son filmi "Extremely Loud & Incredibly Close" ile en iyi film Oscar'ına adaylık kazandı, ama bence film "The Reader"'ı dahi aratıyor. 11 eylülde İkiz Kuleler'e yapılan saldırıda babasını kaybeden "Billy Elliot" yaşlarında bir çocuğun geçirdiği zor dönemi anlatıyor. Sömürüye çok açık bu konuyu korktuğum şekilde sömürmemiş olsa da filmin ciddi başka sorunları var. Bunların içinde en önemlisi, çocuk öyle cümleler kuruyor ki, bırakın onun yaşındakileri, yetişkinlerin büyük kısmı dahi bu tür cümleleri ömürlerinde kurmuyorlar, senaryoda mantıksızlıklar bununla da kalmıyor, dolayısıyla sonuç inandırıcılıktan bir hayli uzakta.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder