6 Şubat 2013 Çarşamba

2012 Bakiyesi - Dramlar 2

Roland Joffé ve The Mission (1986)
Son 30 yılda Cannes'da Altın Palmiye kazanmış filmlerden iki üç tanesini henüz izleyememiştim, "The Mission" da bunlardan bir tanesiydi. Başrolünde Robert De Niro'nun bulunması ve Hollywood'un bolca işlediği Amerika'daki yerli halkların Avrupa'lı işgalciler tarafından sömürülmesi teması, filme mesafe koymama sebep olmuştu, ama önyargımın aksine derli toplu bir eser olmuş.. O yıl yarışan filmler arasından benim favorim tartışmasız Jarmusch'un müthiş "Down by Law"'u olurdu, ama jüri başkanının Sydney Pollack olduğu düşünülürse, "The Mission" seçimi anlaşılabilir.

Michael Caton-Jones ve Shooting Dogs (2005)
Ruanda'da, Tutsi'lerin Hutu'lar tarafından katliama uğramaları "Hotel Rwanda" (2004)'da çok etkili bir şekilde resmedilmişti. "Shooting Dogs" da aynı konuyu işliyor, özellikle Nato'nun bu katliamda ne kadar büyük (ve aymaz) bir rol oynadığı (bkz. Bosna katliamı) bir kez daha gözler önüne seriliyor.

 
Jay ve Mark Duplass ve Jeff Who Lives at Home (2011)
"Cyrus" (2010) ile çok başarılı bir bağımsız yapıma imza atan Duplass kardeşlerin, bu filminde "How I Met Your Mother"'dan tanıdığımız Jason Siegel (Marshall), 30'lu yaşlarında, hala annesiyle yaşayan, hayatıyla ilgili ne yapacağına dair bir nevi sinyaller bekleyen, ve sinyal olduğuna kanaat getirdiği bir durumun peşine takılan bir karakteri canlandırıyor. "Cyrus"'ta başarıyla tutan hamur, bu sefer mayalanmakta zorlanmış.

Radu Mihaileanu ve Le Concert (2009)
Yönetmen Mihaileanu'nun çok güçlü iki filminden geçen sene şu yazıda bahsetmiştim. Maalesef "Le Concert" hayal kırıklıkları hanesine yazılabilecek bir film. Uzun yıllar önce politik sebeplerle Bolshoi Orkestrasından uzaklaştırılan ve sefalet içinde yaşayan Rus müzisyenler Fransa'da verilecek bir konser için tekrar bir araya geliyorlar.

Gavin O'Connor ve Warrior (2011)
Hollywood, Rocky tarzı dövüş filmlerinden hiç vazgeçmiyor. Bu türe hiç sempati beslememekle birlikte son yıllarda Clint Eastwood'un "Million Dolar Baby" (2004)'sini ve Darren Aronosfsky'nin "The Wrestler" (2008)'ını çok beğenerek izledim. Geniş kitlelerce beğenilen "Warrior" ise yüzlerce benzerinin bir taklidi olup, bu türe hiçbir katkısı olmayan bir maçoizm yumağı olmanın ötesine geçemiyor.

Shainee Gabel ve A Love Song For Bobby Long (2004)
John Travolta ve Scarlett Johansson'un başrolünde olduğu film, geçen sene izlediklerim arasında en kötülerden. Annesinin öldüğü haberini alınca, onun evinde yaşamak için New Orleans'a geri dönen genç bir kız, evin, annesinin iki arkadaşı tarafından işgal edilmiş olduğunu görür. Ne anlattığı, niye anlattığı belli olmayan anlamsız bir film.

Hiç yorum yok: