27 Nisan 2010 Salı

Akbank Oda Orkestrası ve Schumann

İzlanda'daki volkan patlamasının etkilerini, İstanbul'daki kültürel hayatta dahi hissedebiliyoruz, çünkü Akbank Oda Orkestrası'nın bu sezonki son olağan konserinin solisti Christian Blackshaw, uçuşunun iptali sebebiyle İstanbul'a gelemedi.
Bu ayki konserin teması "Bir 'Deli'nin Hatıra Defteri" idi ve Schumann'ın bestelerine yer verilecekti. Bu kapsamda Blackshaw da heyecanla beklediğim La Minör piyano konçertosunu icra edecekti. Solist gelemeyince programda değişiklik yapılarak piyano konçertosunun yerine Schumann'ın Viyolonsel konçertosu alınmış. Solist olarak da Marmara Üniversitesi'nde müzik eğitmenliği yapan New York doğumlu İtalyan çellist Andres Lopez muhtemelen gönüllü olmuş veya ikna edilmiş.
Konser keyifli "Hermann ve Dorothea" uvertürü ile açıldı, sonrasında Viyolonsel konçertosuna geçildi, ve daha önce hiçbir profesyonel klasik müzik konserinde şahit olmadığım anlara tanıklık etmek zorunda kaldım. Konçertonun hemen başında Lopez'in çellosundan kulağımı son derece tırmalayan bir nota geldi. Bu konçertoya kulak aşinalığım olmasına ve bir romantik dönem eserinde bu şekilde bir arızalı nota olamayacağını bilmeme rağmen böyle bir konser için seçilmiş soliste toz konduramadım ve yanlış duymuş olmayı ümit ettim. Ama sonrasında yanlış anlamaya yer vermeyecek şekilde notalar yan basılmaya devam etti. Buna son derece eserin ruhundan uzak bir icra eşlik edince gerçekten kulaklarıma inanamadım. Evet muhtemelen bir iki günlük provayla sahneye çıkılmıştı, ama Cem Mansur'dan son provada bu eserin icra edilmemesine karar vermesini beklerdim. Lopez'in performansı sadece yetersiz provayla açıklanamayacak kadar kötüydü, yüksek ihtimalle solistlik kariyeri çok geçmişte kalmış, ve bir sahne performansı gösteremeyecek kadar antrenmansızdı. Belki haksızlık ediyorum, ama bana sırf gelemeyen yabancı solistin yerine yine bir yabancı çıkaralım denmiş gibi geldi. Keşke onun yerine ümit vaad eden yeni mezun genç bir soliste şans verilseydi, tüm hataları çok daha mazur görülebilirdi. Beni eserin kötü icrası kadar üzen bir diğer konu da yine seyirciler oldu. Tabii ki bir nezaket alkışı olmalıydı, ama dozajı haddinden çok fazlaydı. Üstelik bir de bis yaptırdılar, solist zaten kendi performasından fazlasıyla utanmıştı ve bence bunu her haliyle belli etmişti, bir de bis yapmak zorunda kaldı. Maalesef bis için seçtiği parçada dahi hatasız çalmayı başaramadı ve notalara yan bastı. Sahnede olanlar gerçekten çok üzücüydü ama seyircinin büyük kısmının ruhu dahi duymuyordu sanki. Sırf laf olsun diye konserlere geldiklerini düşünmeye başladım.
İkinci yarıda R. Holloway'in Schumann'ın Lied'leri üzerine bestelediği "Schumann'dan Sahneler"ini dinledik. 7 parçadan oluşan eserin özellikle son parçası "Spring, Night, Rounds"unu beğendim. Konser Schumann'ın opus 52 "Uvertür, Scherzo ve Final"iyle sonlandı.

Hiç yorum yok: