7 Nisan 2010 Çarşamba

İmparatorluk Kuranlar - İstanbul Devlet Tiyatrosu

Devlet Tiyatroları programda en sevdiğim yazarlardan Boris Vian'ın oyununu görünce hemen sevgili Üsküdar Tekel Binası'nın yolunu tuttuk. Bu sefer aynı binada bulunan küçük stüdyo sahnesindeyiz ve yine yönetimiyle, ışığıyla, dekoruyla çok başarılı bir oyuna şahit oluyoruz.
Boris Vian'ın bu Dünyayı terk ettiği genç yaşına bizzat yaklaşırken arkasında bıraktıklarına hayran olmamak elde değil. Başta "Günlerin Köpüğü" ve "Kırmızı Ot" olmak üzere, çok sevdiğim pek çok kitabının yanısıra caz albümleri yapmış, şiirler, oyunlar yazmış, filmler, çeviriler yapmış, yani hayatını dolu dolu ve çok üretken yaşamış.
"İmparatorluk Kuranlar" izlediğim ilk Boris Vian oyunuydu, ve o kadar etkilendim ki umarım önümüzdeki yıllarda diğer oyunları da İstanbul'da sahnelenir.
Yazının bundan sonrası İSPİYON içerir.
Konuyu çok kısaca özetlersek, bir ailenin kaynağını bilmedikleri bir gürültüyü her duyduklarında yaşadıkları apartmanda bir üst kata taşınmalarını izliyoruz. Her bir üst kata çıktıklarında yaşadıkları daire ufalıyor, ailenin genç kızı buna anlam veremeyerek isyan ediyor. Üst katlara çıktıkça da evin değişik yerlerinden Schmürz tabir edilen garip yaratıkların rahatsızlık veren sesleri, çığlıkları artarak geliyor. Anneyle baba bunları görmezden gelerek, her şey mükemmelmiş gibi davranmaya devam ediyorlar. Tabii ki bir metafor söz konusu ve bunu pek çok farklı şekilde yorumlamak mümkün. Kesin olan oyunda keskin bir (kapitalist) düzen eleştirisi bulunduğu, benim naçizhane yorumum ailenin, bulundukları düzen içerisinde yükselirken zenginleşmeyip tersine (para, mevki açısından zenginleşse de) fakirleştiği, yalnızlaştığı, korku içinde yaşadığı. Yükselme uğruna tüm bunları sineye çeken ebeveyne, henüz yaşı itibariyle çürümemiş saf kızları tepki veriyor ve oyunun finalinde yükselmek (imparatorluğunu kurmak) için ailesi dahil her şeyi feda etmiş olan babayı parçalanmış sahne platformunda zincirlenmiş şekilde buluyoruz. Oyunun detaylarında da net bir burjuva düzen eleştirisi gözlemlenebiliyor.
Yazıyı noktalamadan önce de başroldeki muhteşem oyunuyla Celal Kadri Kınoğlu'nun hakkını teslim etmek gerekiyor, gerçekten de son zamanlarda gördüğüm en etkileyici oyunculuğu sergileyerek eseri baştan sona sürüklüyor.
Boris Vian'a ve oyunda emeği geçen herkese sonsuz teşekkürler...

Hiç yorum yok: