Reha Erdem son dönem Türk Sinemasının en parlayan yönetmenlerinden. Filmleri hem olumlu yorumlar alıyor hem de festivallerden ödüllerle dönüyor. Daha önce izlediğim tek filmi vardı; 2006'da İstanbul Film Festival'inde Altın Lale'yi kazanan "Beş Vakit". Açıkçası benim naçizane görüşümce pek ödüllük bir film değildi. Güzel görüntülere rağmen özgün bir sinema dili görememiştim, hatta başta Gus Van Sant olmak üzere pek çok farklı yönetmenin etkisi gözüküyordu. Bir yönetmenden etkilenmek doğal bir şey olabilir ama anlatılan hikayeyi destekleyecek şekilde kendi süzgeçinden de geçirmek gerekir kanaatimce. Filmin konusunu ve tarzını da çok özgün bulduğumu söyleyemem, son dönem Türk filmlerinin büyük kısmının kapıldığı melankolik yavaş ritmin bir tekrarı gibi gelmişti bana. Yavaş filmleri çok severim ama tekrar değillerse.
Benzer şeyleri hatta daha da yoğun olarak "Hayat var" için düşündüm. Sanki bir sinefilin izlediği pek çok filmlerden parçalar alıp, alabildiğine uç notada dramatize edilmiş bir senaryoya iliştirmesi gibi geldi bana. Filmin isminde ucuz kokan metaforun işaret ettiği muhtemel olaylar sırasıyla vuku buluyor. Annesi tarafından terkedilmiş (eşcinsel) babasıyla ve alkolik ve oksijen tüpüne bağlı yatalak büyükbabasıyla derme çatma bir kulübede yaşayan Hayat, yeniden evlenmiş ve bebek sahibi olmuş annesi ve üvey babası tarafından istenmiyor, çok güzel bir kız olmasına rağmen okulda dışlanıyor, vakit geçirdiği neşeli komşu teyzesinin tacizine uğruyor, gündüz vakti girdiği mahalle bakkalında bile tecavüze uğruyor. Küçük Emrah / Küçük Ceylan hikayelerini aratmayan senaryo, Ertem Eğilmez'in Yeşilçam klişelerini ti'ye aldığı "Arabesk"'ini hatırlatıyor ama maalesef bir de kendini pek bir ciddiye alıyor. En uçta arabesk konuları işlemenin de bir usülü vardır, özellikle Avrupa sineması bunun mükemmel örneklerini vermiştir. (Mesela bu sene Altın Lale'yi kazanan film gibi) Bu tür filmler beni çok derinden etkiler, birkaç gün etkilerinden çıkamam ama maalasef "Hayat var"'dan zerre kadar etkilenmedim, bana inanılmaz zorlama ve inandırıcılıktan uzak geldi. Bir de "Hayat var", izlenirken Gus van Sant'tan Lars von Trier'e kadar o kadar fazla yönetmeni ve filmi hatırlatıyor ki, sanki reçeteyle yapılmış, ama uyumlu uyumsuz tüm baharatlar katıldığı için tatsız olan bir yemek gibi.
Bu filmi övgülere boğan o kadar çok sinema eleştirmeni var ki, herhalde bende ciddi bir terslik olsa gerek.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder