İstanbul Devlet Opera ve Balesi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
İstanbul Devlet Opera ve Balesi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

16 Mart 2020 Pazartesi

Üç Silahşor – İdobale


Umarım yıllar sonra bu satırlara döndüğümde, korona virüs salgınını, ne kabustu diye değil, ucuz atlatmışız diye hatırlarım. Ülke olarak Dünya'nın kalanıyla aynı gemiye binmeden birkaç gün önce Süreyya Operası'ndaki şimdilik son temsilimizi izledik. Muhtemelen de sezonu kapadık, elimizdeki biletler de yandı, ama bu kesinlikle doğru bir karar. Ekonomi için sonuçları ne kadar yıkıcı olacak da olsa, bir süre herkesin kendini her türlü sosyal bir araya gelişten uzak tutması gerekiyor.



Bir bale tutkunu olarak daha önce hiç izlememiş olduğum 3 Silahşor balesiyle tanışmak büyük bir keyif oldu. Verdi’nin müzikleri çok güzeldi. Armağan Davran ve Volkan Ersoy'un koreografileri salonun ufak boyutları göz önüne alınınca başarılıydı, özellikle kılıç düelloları özenle örülmüştü. Genç silahşör D’Artagnan’ın Paris’e giderken yolda soyulması ve 3 silahşörlerin yardımıyla çaldırdıklarını geri alması ve onların arasına katılması anlatılıyordu. Bölümlerden en çok finale doğru D’Artagnan ile Constance’in Pas de deux’sünü beğendim. Başta D'Artagnan rolünde Batur Büklü olmak üzere tüm solistler çok iyiydi.


Evden çıkarken operaya değil de baleye gittiğimizi öğrenince direnen Dalya, eseri beğenerek izlerken, direnişsiz gelen Cem eser esnasında sıkıldı, başı ağrıyormuşmuş. AKM keşke bir an önce açılsa da, onlara büyük sahnede sergilenen bir bale eserinin ne kadar da vazgeçilmez bir keyif olabileceğini gösterebilsem. Klasik balenin hakkının, ufak sahnelerde verilmesi neredeyse imkansız.

Elimizde yanan biletlerden de en çok 21 Mart'ta seyredeceğimiz Stravinsky'nin The Rake's Progress'ine üzüldüm, ilk defa izleyecektim, kısmet değilmiş. Çocukların okullarının yanı sıra tüm spor ve sanat kursları da iptal edildi, evde kaliteli zaman geçirmenin yeni yollarını keşfetmemiz gerekecek, Dalya tatilin ikinci günü itibariyle sıkıntı beyanları vermeye başladı. Şu virüs tehlikesini umarım asgari zayiatla en kısa sürede atlatıp nice etkinliklere yelken açarız.

D’Artagnan: Batur Büklü
Athos: Hasan Topçuoğlu
Porthos: Can Bezirganoğlu
Aramis: Deniz Özaydın
Constance: Berfu Elmas
Lord Buckingham: Olcay Tunçeli
Milady: Merve Topaldemir
Kraliçe: Deniz kılınç Tunçeli
Rochefort: Nuri Arkan
Mr. Trévılle: Bahadır Ovacıklı
Kral Xııı. Louıs: Alkış Peker
Kardinal Richelieu: Alper Akalın


6 Mart 2020 Cuma

Don Pasquale – İdobale


Süreyya Operası’nda bir leziz Recep Ayyılmaz rejisi için daha çocuklarla birlikte locada yerlerimizi aldık. Yaşını almış Don Pasquale evlenmek için genç bir kadın aramaktadır. Yakın arkadaşı ve doktoru Ernesto, kız kardeşini önerdiğinde çok mutlu olur, ama bu esasında kendisine kurulan bir tuzaktır. Doktorun kız kardeşi, kendi yeğeninin sevgilisidir, soylu bir aileden olmadığı için evliliklerine karşı çıkmakta ve yeğenini mirastan mahrum bırakmakla tehdit etmektedir.  


Donizetti’nin müzikleri, çok başarılı solistlerin yorumuyla çok keyifli bir eser oldu. Özellikle başroldeki bass Ali İhsan Onat müthişti. Operada bass pek fazla başrolde olmuyor, olduğu zaman da eğer bass yeterli değilse dinlemek çok zorlaşıyor, neyseki  Don Pasquale’e hayat verirken, notaların da hakkını ziyadesiyle verdi. İyi olan sadece bass değildi, özellikle tenor Alper Göçeri'nin sesini de Malatesta rolünde çok beğendim. Diğer solistler, orkstra ve koro da çok başarılıydı. Pırıl pırıl tınılarıyla kulaklarımızın pasını attılar. 


Genelde Süreyya Operası’na Cumartesi 16:00 seansına bilet alıyoruz ama bu sefer Cuma akşamına bilet ayarlayabilmiştim. Cem zaten çok beğendi ama normalde akşamları saat 21:00 gibi pili biten Dalya’nın dahi ilgiyle eseri sonuna kadar izlemesi beni çok mutlu etti.

Orkestra Şefi : Zdravko Lazarov
Reji : Recep ayyılmaz
Koreograf : Nil Berkan
Koro Şefi : Paolo Villa

Don Pasquale : Ali İhsan Onat
Ernesto : Ufuk Toker
Norina : Özgecan Gençer
Dr. Malatesta : Alper Göçeri
Noter : Utku Bayburt

7 Şubat 2020 Cuma

Faust - İdobale



Süreyya Operası’nda Recep Ayyılmaz’ın müthiş rejileriyle pek çok opera eserinin modern sahnelenmesini izleme imkanım oldu, bazılarını da bu günceye not düştüğümü hatırlıyorum. Yine müthiş bir yorumu gözlerimize, kulaklarımıza çekme fırsatımız oldu. Programda Faust’u gördüğümde hemen klavyeye sarıldım, zira opera hastası Cem’in çok sevdiği bir eser. Karne gününün ertesi günü müthiş bir karne hediyesi olacaktı. Ama karne gününe bir gün kala yüksek ateşi çıktı. Yıllardır hastalanmayan oğlumu muhtemelen bir virüs ele geçirmişti. Cumartesi kendini iyi hissetmediği halde, benim zorumla operaya geldi. 3,5 saat sürecek eserin ilk perdesini öksürük krizleriyle geçirdikten sonra, Nina’yla eve döndüler. Hem onu zorladığım hem de ilk perdeye bayılan Nina’yı da onunla birlikte eve gönderdiğim için kendime çok kızdım. Tesellim, ilk perdeyi çok beğenmiş olan rock’çı Dalya’nın 3,5 saatin tamamını izlemek istemesiydi. Baba kız büyük keyifle eserin sonunu getirdik. Dekor, ışık, sahneleme, orkestra, solistler, hepsi çok iyiydi. Bir ayağı çukurda Faust’un gençliğini geri almak için şeytanla yaptığı anlaşmayı Charles Gounod’un muhteşem müzikleriyle, izledik, dinledik.



Orkestra Şefi : Zdravko Lazarov
Sahneye Koyan : Recep Ayyılmaz

Dekor : Efter Tunç
Kostüm : Şerife Gizem Betil
Işık : Yakup Çartık
Koreografi : Beyhan A. Murphy
Koro Şefi : Aydın Karlıbel

Le Docteur Faust : Erdem Erdoğan
Méphistophélès : Zafer Erdaş
Valentin : Alper Göçeri
Wagner: Utku Bayburt
Marguerite : Gülbin K. Günay
Siebel: Emıne Özge Kalelioğlu
Marthe : Neslişah Pekin

17 Aralık 2019 Salı

Aleko - İstanbul Devlet Opera ve Balesi


Aleko'ya geçen sezon bilet almıştım ama izlemeye gittiğimizde iptal olduğunu görüp, onun yerine sahnelenen Cervantes Çeşitlemeleri'ni izlemiştik. Bu sefer neyseki iptal olmadı, her zamanki locamızda yerimizi aldık. Rachmaninov'un bu eseriyle Idobale'nin sahnelemesi sayesinde tanıştım. Yaklaşık 1 saatlik çok keyifli bir eser. Çingene topluluğunda yaşanan bir aşk üçgenini anlatıyor. Zemfira'ya olan aşkı için medeni hayattan uzaklaşıp çingenelerle yaşamaya başlayan Rus Aleko Zemfira'yı fazlasıyla, onu bunaltacak şekilde sahiplenmektedir. Annesi de başka bir aşka yelken açmak için babasını terk etmiş olan Zemfira ise, aşkın özgür olduğunu savunmaktadır ve gönlünü başka bir gence çoktan kaptırmıştır. Cem her opera eserinde olduğu gibi yine çok beğendi, Dalya da Verdi'nin Requiem'ine göre daha çok beğendi, zira müziğin yanı sıra güzel sahneleme ve üst yazılar sayesinde hikayeyi de takip edebildi. Çıkışta keyifli bir cumartesi gününü lezzetle tamamlamak üzere pastanenin yolunu tuttuk.

15 Aralık 2019 Pazar

Messa da Requiem - İstanbul Devlet Opera ve Balesi


Hemen her Cumartesi Süreyya Operası ziyaretlerimizi çocuklarla bir ritüel haline getirdik. Önce Kadıköy sokaklarında dolaşıyoruz, konser öncesi Yaşar Usta'dan dondurma/sorbe alıyoruz, konser sonrası da Pasifik Pastanesi'nde pasta yeniyor. Bu ritüel sayesinde klasik müzikle arası fazla sıcak olmayan (ki sanırım artık gerçekten kulağı çok alıştı) Dalya da hevesle konserlere geliyor. Herhalde uç nokta onu "ölüye ağıt" olarak tabir edilebilecek bir requiem'e götürmek olurdu ki, bu sınavı da başarıyla atlattık. Her ne kadar sonunda "fazla beğenmedim" dese de konser boyunca herhangi bir sıkılma emaresi göstermedi. Cem, Nina ve ben ise konserden çok keyif aldık. Koro ve solistlerin hepsi çok iyiydi ama özellikle Soprano Perihan N. Artan güzel sesiyle bizi mest etti. Ona Şef Zdravko Lazarov yönetiminde Mezzosoprano Aylin Ateş, Tenor Bülent Külekçi ve Bas Suat Arıkan eşlik ettiler.
Verdi bu eserini, hayran olduğu İtalyan şair ve romancı Alessandro Manzoni’ye ithaf etmiş, ilk seslendirme 1874 yılında Milano'da gerçekleşmiş. Umarım bir gün çocuklarla birlikte Mozart'ın "Requiem"'ini veya Pergolesi'nin "Stabat Mater"'ini de canlı dinleme imkanını buluruz.